2.Bölüm

9.6K 580 488
                                    

¡kar küresi

Yaklaşık 3 saattir dönüp durduğum yatakta pes edip sırt üstü uzandım. Yatak cidden çok rahattı. Fakat bu uyumam için yeterli değildi. Stresliydim, bu yüzden de deli gibi uykum olmasına rağmen uyuyamıyordum. Seoul'a gelmemizi, annemi, Bay Jeon'u ve en çokta yemekte olanları düşünüyordum.

Jungkook gittikten sonra annem ve Bay Jeon gelmişti. Bay Jeon bana Jungkook'u sorduğunda işinin çıkıp acilen gitmesi gerektiğini söylediğini anlatmıştım. Ondan nefret ediyordum fakat yine de söylediklerini babasına söylemek istememiştim. Bu, küstahlığını unutacağım anlamına gelmiyordu tabi.

Aklıma geldikçe sinirleniyordum. Cidden biraz nazik olamaz mıydı? Böyle davranarak eline ne geçirdi bilmiyorum fakat annemden de benden de haz etmediği her halinden belliydi. Belki de düğün meselesi hakkında babası ile kavga etmişti ve bu yüzden gergindi. Ama bu yine de o davranışları hak ettiğim anlamına gelmiyordu. Cidden ben o çocukla aynı evi mi paylaşacaktım?

Jungkook benim yaşlarımda duruyordu fakat aynı yaşta olduğumuzu sanmıyordum. Belki lise sondu? Belki de üniversiteye yeni geçmişti? Ah tabi lise demişken daha benim daha okul gibi bir sorunum vardı. Okulların açılmasına az bir zaman kalmıştı ve annemin söylediğine göre Bay Jeon beni özel bir okula yazdıracaktı. Umuyordum ki Jungkook üniversiteye geçmiş olsun. Yoksa onunla bir de okulda uğraşmak zorunda kalacaktım.

Hayatım tamamen zehir olurdu bana.

Geleceğe dair düşüncelerimin arasında göz kapaklarım yavaş yavaş ağırlaşırken az da olsa uyuyabileceğimi anlayıp derin bir uykuya daldım.

-

"Anne cidden benim gelmem şart mı?"

Sabahın ilk ışıkları ile annem kalkmış, erkenden süslenmeye başlamıştı. Bugün Bay Jeon bize Seoul'u gezdirecekti ve ben gezmeyi sevmezdim. Bay Jeon ve gezmek kelimeleri yan yana gelince iyice kafayı yiyecek gibi oluyordum.

"Hayır tabi ki Jimin! Beni ikna etmek yerine gidip hazırlan hadi miniğim."

Derin bir of çekip getirdiğim valizin içinden bir üst ve alt çıkarmıştım. Annemi ikna edemeyeceğim kesindi. En azından Bay Jeon'un o şımarık oğlu gelmezdi, kendimi bununla avutuyordum.

Sonunda annem de hazırlandığında otel odasından çıkıp bekleme salonuna inmiştik. Otelde genellikle zengin görünümlü insanlar vardı. Ve kahve fincanını tutarken serçe parmaklarını kaldırıyorlardı. Ciddiyim hemen hemen hepsi bu hareketi yapıyordu. Sosyete olmanın kurallarından biri falan mıydı bu?

Salonda bir koltukta oturan Bay Jeon'u görmemiz ile annem neşeli ve kibar halini takınıp yürümesini hızlandırmıştı. Annemin bu haline gülerken Bay Jeon'un yanında beliren Jungkook'u görmem ile gülüşüm ışık hızıyla silinmişti. Ah cidden ama... Sen kötü çocuk havaların ile aile gezmesi yapacak biri misin? Kafamı duvarlara sürtme isteğini bastırıp onunla göz göze gelmemeye çalışsam da başarısız olmuştum. Gözlerimiz buluştuğunda ikimizinde birbirimize nefretle baktığımızı fark etmiştim. Bir gece de birbirimizden nefret etmeyi başarmıştık.

Onların yanlarına vardığımızda kısaca merhabalaşıp annem ve Bay Jeon'un konuşmalarının bitmesini beklemeye başlamıştık. Genel olarak Jungkook'a bakmamaya çalışıyor, etrafı inceliyordum. Daha doğrusu etrafı inceliyor gibi yapıyordum. Giydiği siyah uzun kollu dikkatimi çekmişti ve sürekli ona bakma ihtiyacı duyuyordum. Hep siyah mı giyinirdi bu çocuk? Ve bu havada neden uzun kollu giymişti?

Düşüncelerimi konuşmalarını bitirmiş olan annem ve Bay Jeon bölmüştü. Sonunda yola çıkmıştık.

Araba ile Seoul'un hep dizilerden, filmlerden gördüğüm sokaklarını geziyorduk. Ne kadar gezmeyi sevmem desem de hep merak ettiğim bu yerlere ağzım açık bakıyordum. Araba durduğunda Insadong pazarına geldiğimizi söylemişlerdi. Hevesle arabadan inip etrafa bakınmaya başlamıştım. Güzel duruyordu gerçekten.

Brother? ° Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin