18.Bölüm

5.2K 424 218
                                    

¡sessizlik

Ben daha çok küçükken, babam bizi terk etmeden önce akşamları yatağımda bana bir şeyler anlatırdı. Anlatmak değil de konuşmaktı aslında onunki. Diğer babalar gibi masallar anlatmaz başımı okşamazdı. Babam benim kahramanımdı. Her küçük çocuğun kahramanı babaları olurdu. Benim de öyleydi.

Yine bir gece yatağıma geçip babamı beklemeye başlamıştım. Konuştuğu şeyler nasihat ve ya hayat hakkındaki düşünceleri olurdu. Pek anlamasam da benimle ilgilendiği için mutlu olurdum. O gün biraz geç gelmişti odama. Sessizce yanıma yaklaşıp yine sessizce oturmuştu yatağımın kenarina. O gün hiçbir şey anlatmadı. Sessizce yüzümü incelemişti. Konuşmayı seven biri olarak, bu özelliğimi kesinlikle annemden almıştım, dayanamayıp neden hiçbir şey söylemediğini sormuştum.

Gözleri hafif kayıyordu. Üzerinde de garip bir koku vardı. Sorum üzerine derin bir nefes alıp gözlerini odamın içerisinde bir noktaya kilitledi.

"Sessizlik." dedi.

Kaşlarım çatılırken gözleri yine beni
buldu.

"Sessizlik bazen bütün kelimelerden daha çok şey anlatır Jimin."

Dikkatle dediklerini anlamaya çalışıyordum.

"Sessiz kalarak sevgini belli edebilirsin, mutsuzluğunu, heyecanını, endişeni... Sessizlik sandığından daha çok şey anlatır aslında. Bakışların yeterli olur birine bir şey anlatmak için."

Dedikleri anlamlı fakat o yaştaki ben için oldukça mantıksızdı. Cümlelerini bitirdikten sonra saçlarıma bir öpücük kondurup gitmişti. O günden sonra geç kalmaları çoğalmış, hiç gelmemelere dönmüştü. Sonrası malum.

O gün babamın dediklerini anlamasam da şimdi düşündüğümde babamdan bana kalan en anlamlı hatıra oydu. Evet anneme defalarca şiddet uygulamıştı, bir kez de bana. Evet bizi terk etmişti. Ama bizi terk eden adamın babam olduğuna inanmıyordum. O gece başıma öpücük konduran kişi benim babamdı ve o günden sonrası benim için ölüydü.

Şimdi başka bir adamın evinde, yemek sofrasında oturuyordum. Ortamda

sessizlik vardı. Sessizlik, çok şey anlatan sessizlikler.

Jungkook yemeğe inmemişti. Her ne kadar ben de inmek istemesem de bir şeyleri düzeltmek için inme kararı almıştım. Her gün konuşan annem sanki bendeki gerginliği anlamış gibi bugün sessiz kalıyordu.

Bay Jeon sessizliğin garipliğinden rahatsız olmuş gibi görünüyor fakat rahatlığından ödün vermeyerek çorbasını kaşıklamaya devam ediyordu. Annem iki kaşık alıp bir bana bir de Bay Jeon'a bakıyor fakat oldukça gergin görünüyordu.

Ben ise kaşığı elime bile almadan direk karşımda oturan Bay Jeon'a gözlerimi dikmiş bakıyordum.

"Jimin neden yemiyorsun oğlum?"

Annem dayanamayıp konuştuğunda gözlerimi o adamdan ayırmadan cevaplamıştım.

"İştahım yok."

Sertçe söylediğim sözlerim ile Bay Jeon kafasını kaldırdığında tam olarak gözlerinin içine bakmıştım.

Gözlerimde nefret olduğundan mi
yoksa ilk defa tam gözlerinin içine baktığımdan mı bilinmez yüzünde hafif bir afallama sezmiştim. Babamın dediği gibi sessizliğimle anlatıyordum bir şeyleri.

"Bir sorun mu var Jimin?"

Peçete ile ağzının kenarını silerken konuşmuştu. Hala gözlerimi inatla ondan ayırmıyordum.

"Konuşmamız lazım Bay Jeon."

Tek kaşını kaldırdıktan sonra ellerini masanın üstünde birleştirmiş ve hafif bir gülümseme ile bana bakmaktaydı. Bu 'konuşalım bakalım' demekti sanırım.

Brother? ° Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin