"sadece bir nefeslik bir mola istedim "
**********
Şeytanın oyunları hiç bir zaman bitmezdi ta ki insan oğlunun cehenemi garantilediğinden emin olana kadar ne garipdi ki insanlık hiç bir sıkıntı çıkarmadan teslim oluverirdi her şey bitince de kader diyip suçu başkalarının üzeryıkarlardı halbuki irade denen şey insanlığa kendi kaderini kendi belirlesin diye verilmişti malesef ki hep yanlış yolda ilerlemişlerdi bir yalan tüm doğruları ezip geçerken binlerce yalanın içinde tek bir doğru kırıntısı aramaya mahkum kalırdı seçtiği yolar onlara yarınlarını verir lakin yarından sonrasında yarım bırakırdı galiba bu şeytanın değil insanın insana yaptığıydı
Itır yatağın içinde dönüp duruyordu aklında binlerce soru vardı ama tek bir tanesi ona kafayı yedirtmek üzereydi her şey mi yalandı? Duyduğu tüm kelimeler aslında sadece birer kandırmacaydı peki o çocuk kimdi hastanede onun elini tutup sağol küçük kız diyen o çocuk kimdi kimsesiz kalan birlikte aynı kaderi paylaştıkları o çocuk kimdi Cesur olamazdı çünkü eğer o, o çocuk olsaydı ailesinin katillerinin yanında olmazdı düşünmekten kafayı yiyicekti bundan sonra ne yapıcağını bilmiyordu artık hiç kimse hakında hiç bir şey bilmiyordu yatakta oturur pozisyon aldı elleriyle saçlarını karıştırıyordu burnuna yeniden o koku doldu o iğrenç kan kokusu midesi yine bulanıyordu lakin kendini tutu nefes almalıydı yataktan kalkıp balkon kapısını açıp dışarı çıktı yüzüne çarpan hafif soğuk hava iyi gelmişti gözlerini kapayıp temiz havayı içine çekti erimiş kar toprak kokusunu yayıyordu düşünmemeye çalıştı duyduğu sesle gözlerini açtı
"içeri girdiğimi fark edemiycek kadar dalgınsın demek "
Itır arkasını döndü Ekim'in elinde küçük bir saksı saksıda da küçük bir fesleğen vardı hafif bir gülümseme oluştu ikisinde de anılar düştü zihinlerine
"Ekim geri dönelim eğer Zafer erken gelirse yine başına dert alırsın "
Genç adam kızı duymazdan gelip tuttuğu eli çekiştirmeye devam ediyordu ayaklarının altında çatırdayan dalardan ve etrafta uçuşan kuşlardan başka kimse yoktu zaten olmasını da beklemiyorlardı bu ıssız ormanda kimin ne işi olurdu ki sonunda durdular Ekim gülerek bağırdı
"süpriz "
Itırsa şaşkınlıkla baka kaldı, karşısında ahşaptan küçük bir kulübe duruyordu yerden biraz yüksekte etrafı otlarla ve ağaçlarla kapanmış dışı yanmış ahşap görünümünde
O kadar güzel duruyordu ki hiç bir şey diyemedi Ekime döndü öyle bir baktı ki ona genç adam o gözlerde ki minnet duygusunu aklının en elem yerine kazıdı birlikte merdivenleri çıkıp küçük evin içine girdiler yakından bakınca bazı tahtaların yamuk takıldığı görülüyordu kapıyı açıp içeri girdiler hemen karşı da mini bir yer yatağı duruyordu sol tarafta küçük mutfak tarzı bir şey sağ taraftaysa üzerinde resimler dolu olan kocaman bir pano ve en dikkat çeken şeyse evin içinin fesleğenlerle dolu olması her yerde vardı yatağın kenarlarında küçük tezgahın üzerinde pencere pervazında köşede duran sehpada Ekim elleriyle hepsine dokundu o dokundukça koku evi sarıp sarmaladı kadın kendini tutamadı daha fazla koşup sarıldı adama"teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim "
Ardı ardına fısıldadığı kelimeler adamın yüzünde kocaman bir gülüş oluşturdu ayrıldılar kadın eliyle adamı çekip minik yatağın yanına uzandılar birlikte gözlerini kulübenin tavanına diktiler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ ÇOCUKLARI
Action"Bir bıçak, bir kurşun, bir ip Ölüm bu kadar kolaysa ben neden hala yaşıyordum..." Tam damarımın üstünde gezinip duran bu bıçak neyi bekliyordu akıtmak için kanımı Ya kalbime doğru tutulmuş bu silah ateşlemek için kime ihtiyaç duyuyordu Boğazı...