"geç gelen yağmur yaşam veremez çiçeğe "
************
Hani herkesin sır gibi sakladığı kendine ait bir yeri vardı şu hayatta, ona özel olurdu orası Itır arabadan indi öylece baktı, baktı işte burası da onun sır gibi saklayacağı ona ait yerdi bu mezar taşları ona sahip çıkacak tek yerdi mezar taşlarında yazan isimleri okudu canını yaka yaka
"Selin Korkmazer, Alparslan Korkmazer"
bunlar Cesur'un ailesiydi sustu sıra onun ailesindeydi
"Hale Yücel, Kazım Yücel "
sanki Itır okudukça tekrar ölüyordular sesi titriyordu ama gözyaşları hala akmamıştı neyi bekliyorlardı neden hala akmıyorlardı ki yoksa özlememişmiydi onları çok özledim diye tekrar etti içinden ama demek ki vakti gelmemişti ağlamanın, acı böyle bir şeydi gözyaşını bile esirgiyordu senden bi mezar daha vardı köşe de Hakan Korkmazer yazıyordu demek birini daha kaybetmişti Cesur içi yandı Itır'ın o küçük yaralı çocuk vardı aklında nasıl dayanmıştı ki bunlara
"o kim "
Dedi başıyla mezarı işaret ederek Cesur'un yüzünden bir hüzün gelip geçti
"Dayım "
Dedi acısı yeniden yüreğini burkmuştu etrafa baktı Itır orman nasıl da gizliyordu mezarları Itır anne ve babasının mezarının arasında ki boşluğa geçip yere yatı bedenine sürülen toprak taneleri onu kabul etmiyordu sanki, sen buraya ait değilsin diyorlardı belki de, Cesur babasının mezarı başına oturup Itır'ı izledi Itır nerden söze başlıyacağını düşünüyordu sanki yanlış bir şey söylese üzülücekler gibi hisediyordu , kelimeler özgür kaldı dudaklarından içinden ne geçiyorsa söyledi
"ne hayırsız bir kızınız var demi yıllar geçti bi kere bile mezarınıza dahi gelmedi"
Kapadı gözlerini gelmiş olsaydı ne olucaktı diye düşündü onlar toprağın altına gömülürken burda olsaydı mezarın başında elin de bir demet gülle onların toprağın altına girişini izleseydi ne değişicekti avuçladığı toprağı onların üzerine dökseydi ne değişicekti zihninde ki düşünceleri dağıtı acı vericiydi çünkü başka bi konudan konuşmaya karar verdi
" hatırlıyormusun anne bana Hz. Yakub'un hikayesini anlatmıştım 12 evladı vardı ama o giden Yusuf 'unun acısıyla gözlerini kaybetmişti kendine hüzün kulübesi yapıp oraya kapanmıştı evlat acısından, peki ya Hz. Yusuf ona ne oldu ondan söz etmedin, sen sadece evlat acısını anlatın ama bi evladın kimsesiz kalışından hiç bahsetmedin be anne, siz Itır'ı hiç düşünmediniz bencillik ettiniz evlat acısı zor dediniz gerekirse biz ölelim Itır yaşasın dediniz gerçekten yaşabileceğime inandınız mı sizin olmadığınız her gün öldüm ben her baba diyişimde ardından gelen o sessizlik beni öldürdü her düşüşümde anne diye ağladım kaldıran olmadı ben yine öldüm , sen Yusuf'un neler çektiğini bilmiyorsun be anne, sen kimsesizliği bilmiyorsun kızgınım size beni almadığınız için kızgınım, sana kaç kere söyledim baba nolur bende geleyim dedim 'gidip gelicez kuzum ' dedin ama bak gelmediniz, yoksunuz neyse daha fazla üzmeyeyim sizi , beni merak etmeyin, artık yalnız değilim Ekim, hani şu sürekli kavga ettiğim çocuk var ya işte o şimdi benim en kıymetlim Masal var bi de iyi kalpli çok tatlı bir kız tanısan çok seversin "
Sustu ama zihni susmadı
'biri daha var anne size anlatmak istediğim biri daha var beni tekrar hayata döndüren biri, sağ salim gelirse sizinle tanıştırıcam'
Cesur Itır'ın yanına geldi başucunda durdu elini Itıra uzatı" bundan sonra düşmek yok düşsen bile her zaman elini tutucam kimsesiz değilsin "
Itır elini tutup ayağa kalktı tam arabaya doğru ilerliyorlardı ki Cesur'un aklını kemiren sorular artık dayanamayıp firar etti dudaklarından eğer sormasa içinde ki şüphe büyüyecekti
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ ÇOCUKLARI
Action"Bir bıçak, bir kurşun, bir ip Ölüm bu kadar kolaysa ben neden hala yaşıyordum..." Tam damarımın üstünde gezinip duran bu bıçak neyi bekliyordu akıtmak için kanımı Ya kalbime doğru tutulmuş bu silah ateşlemek için kime ihtiyaç duyuyordu Boğazı...