"sevmekten güzeli varsa şu dünya da o da sevilmekti "Bu bölümde sevmenin ne değerli sevilmenin ne yüce bir makam olduğunu anlayın istiyorum
Bence şarkıyı açacağınız yeri hepiniz biliyorsunuz
************
Itır pencerenin önünde durmuş sokak lambasının aydınlattığı yerleri seyrediyordu uyuyamıyordu bedeni yorgundu lakin zihninde yankılanıp duran kelimeler izin vermiyordu gözlerini kapanmasına , uyusa bile kabuslar yakasını bırakmıyordu, Cesur ona öyle bi yük yüklemişti ki canını kimse böyle yakamazdı kimse bu kadar acıtamazdı düşünmemişmiydi hiç bunları anlatırsam ne kadar acı çeker diye düşünmemişmiydi gerçekten peki bunca zaman niye susmuştu düşünmediyse niye en başında öfkesini kusmamıştı dayanmak istemişti adam içindeki bu acıyla sadece kendi yansın istemişti taşıyabiliceğini sanmıştı lakin bu yükü kaldırmaya ne o ne bi başkası dayanırdı elinde tuttuğu oyuncağa baktı onları o hastane odasında birleştiren mavi kulaklı tavşana baktı, baktı, baktı baktıkça acı iyice çöktü içine
"acıyor çocuk, hem de çok acıyor "
Fısıltılar döküldü dudaklarından parmaklarıyla okşadı tavşanı gülümseyerek baktı annesine teşekkür etti içinden bu oyuncağı ona verdiği için minetardı ona
"meğer ikimizde birbirimizin içinde yaşayıp, büyümüşüz ve şimdi de ayrılma zamanımız gelmiş "
Derin bir nefes aldı komedinin üzerine bıraktı tavşanı zihninden sildi tüm düşünceleri ne varsa içinde boş verdi susturdu kalbinin sesini, kesti vicdanın sesini ve cehennem de büyümüş Itır'ı çıkardı içinden, ya da Itır değildi bu acımasız kadın olmazdı da zaten, bir anda başka birine dönüşü verdi eline aldı aşinası olduğu silahı, biraz önce şu silahtan nefret eden kız gitmişti onun yerini acımasız, merhametten yoksun öldürmeye alışkın bi kız gelmişti silahı beline yerleştirdi tam odadan çıkıcaktı ki odanın kapısı açıldı Ekim yavaş adımlarla içeriye girdi
"hiç uyumadın değil mi "
Itır sustu cevap vermedi iki gündür ne yemek yiyor ne uyuyordu Ekim gözleriyle onu süzdü kırmızı bir kazak siyah kot bir pantolon, siyah kısa bir hırka vardı üzerinde saçları topluydu zayıflamıştı son günlerde, canı yanıyordu belliydi hiç hali yoktu sürekli gördüğü kabuslar yüzünden gözleri çökmüştü lakin bir dirhem değişmemişti gördüğüm güzelik, gözlerinin yeşili güzelliğini haykırıyordu Ekim o gözlere doya doya bakmak orda kaybolmak için neler yapardı neler dışarı mı çıkıcak diye düşündü ya biri o gözlere bakarsa diye geçti içinden hem de gecenin bu vakti kendi kendine öfkelendi
"nereye gidiyorsun bu halde"
"biraz dolanıcam "
Itır hareketlendi kapıya doğru yöneldi ki Ekim kolundan tutup durdurdu onu
"izin vermiyorum "
"Ekim "
Itır'ın sesi yorgun ve sesiz çıkmıştı Ekim onun bu halini gördükçe nefes almayı unutuyordu bıkmıştı sevdiği kadını bu halde görmekten tüm acısı yok olsun istiyordu gerekirse kendi yanmalıydı onun yerine onu mutlu etmeliydi, onu mutlu etmenin bir yolu olmalı diye düşündü, aklına gelen şeyle yüzünde muzip bir gülümseme oluştu Itır'ı kolundan tutup hızla peşinden sürükledi
"Ekim napıyorsun "
Birlikte odadan çıkıp merdivenleri indiler Ekim Itıra döndü
"sesiz ol "
Deyip ilerlemeye devam ettiler kapının önünde duran montları ve ayakkabıları dikkatlice alıp sessizce dışarı çıktılar Ekim elinde tuttuğu montu Itıra uzatı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ ÇOCUKLARI
Action"Bir bıçak, bir kurşun, bir ip Ölüm bu kadar kolaysa ben neden hala yaşıyordum..." Tam damarımın üstünde gezinip duran bu bıçak neyi bekliyordu akıtmak için kanımı Ya kalbime doğru tutulmuş bu silah ateşlemek için kime ihtiyaç duyuyordu Boğazı...