"durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için"
********
Derler ki acı zamanla unutulur, acı asla unutulmaz eğer unutulsaydı mazi her canlandığında gözyaşlarımız akarmıydı bazıları da alışırsın unutmazsın belki ama alışırsın der , alışmazsın alışmış olsaydın bi daha ki ölümde hüzün neden ele geçirirdi ruhunu neden bir daha ki kaybedişinde alıştım deyip geçmezdi bu beden, acı ne unutulur ne alışılır acı vardır bazen zincirlerini kırar sizi ele geçirir bazen durulur dize gelir Cesuru da acı ele geçirmişti öfkeyle odadan çıktı Nergis hanımın yanına gitti bilgisayarı ve CD aldığım yere bıraktım odadan çıkıp kapıyı kapadım Cesur'un bağırış evi inletiyordu odanın kapısının önünde durup sesine kulak verdim duymamak elde değildi zaten
"o anahtarı sana ben verdim afetiğinde bana ver diye ama sen naptın bi şeytana cennetin yolunu gösterdin ben sana yalvardım acıma acı katma diye sense Yeşim'in bende bıraktığı ışığı söndürdün al işte karanlığımla baş başayım yine, bundan sonra eski Cesur gün yüzüne çıkacak bundan sonra merhamet yok, af yok, acıma yok Yeşim'in bana öğrettiği tüm iyilikleri sen söküp aldın içimden, onun da elleri en az benim kadar kirli üzeri kan kokuyor o da benim gibi bi cehennem de yaşıyor ama sen bunun farkına bile varmadan ona cenneti armağan ettin "
artık duymuyordum söylediklerini, zihnim bulanıklaşmıştı bakışlarımı ellerime yöneltim gerçekten de kanlıydılar bu kırmızılık ne kadar yıkasamda çıkmayacak bir lekeydi üzerimden Cesur hızla odanın kapısını kapayıp evden çıktı onun peşinden gittim beni unutmuş gibiydi arbasına ilerliyordu
"Cesur"
sesimi duyunca arkasına döndü gözlerinden ateş fışkırıyordu lavlar çevresini sarmış yakmak için bir kurban arıyordu o kurban ben değildim çünkü o ateşin aynısı bende de yanıyordu beni de sarmıştı o kıvılcımlar
"sana yanlış yapma demiştim ama sen daha en başından hata etin"
bağırışı her yerden duyulur derecedeydi telefonunu çıkardı
"bak sinirli olabilirsin ama anahtarı bana verende kapıyı açmamı söyleyende oydu"
bi kaç tuşa basıp telefonu bana çevirdi ekranda Ekim ve Masal vardı evin önünde oturmuş konuşuyorlardı daha çok Masal konuşuyor gibiydi
"Sarp ateş et"
silah sesleri yükselmeye başladı ekrandan, Masal ve Ekim silah sesleriyle yere yattı evin camları param parça oldu belimde ki silahı çıkardım tetiği çekip Cesura doğrultum silah sesleri durdu
"eğer o silahı indirmezsen bi daha ki kurşunu kafalarına yerler "
mecburen silahı indirdim
"bu kadar yeter Sarp "
telefonu kapayıp cebine koydu bana doğru yaklaştı duman kokusu iyice sardı etrafı ve kulağıma çalınan o ses
"sağol küçük kız"
ben ne olduğunu anlamadan saçımı eline doladı ve boynuma bıçağı dayadı
"içimde ki kötüyle tanışmak istemezsin senin şeytanların bile onunla baş edemez, bi anlaşma yok artık bi daha karşıma çıkarsanız seninde yanındakilerininde sonu olur bu "
yüzü o kadar yakındı ki her bir ayrıntıyı görebiliyordum gözlerinin kenarlarında bir kaç çizgi oluşmuştu sinirlendiğinde dolayı keskin yüz hatları o kadar belirginleşmişti ki yeni çıkmaya başlamış sakalı onu ürkütücü gösteriyordu damarımın üzerinde gezindi bıçağın ucu ve orda durdu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ ÇOCUKLARI
Action"Bir bıçak, bir kurşun, bir ip Ölüm bu kadar kolaysa ben neden hala yaşıyordum..." Tam damarımın üstünde gezinip duran bu bıçak neyi bekliyordu akıtmak için kanımı Ya kalbime doğru tutulmuş bu silah ateşlemek için kime ihtiyaç duyuyordu Boğazı...