18. bölüm
Yüz civarı adam ile birlikte çalıları geçtikten sonra mağara girişine ulaşmıştık. Hepsi açığa geldiğinde en sonunda, onlara dönerek "İşte burası." dedim.
"Tam olarak neresi?" diye sordu içlerinden birisi.
"Mağaranın içi, ancak buraya nasıl gireceğinizi bilmiyorum." diye yanıtladım. "Buraya ancak misafirler veya anahtarı olanlar girebilir."
"Ne anahtarı?" diye sordu tekrardan.
Cebimden anahtarı çıkartarak ona gösterdim. Elimden alarak anahtara baktı. Ardından mağaranın içine girdi. Kapıyı açtığı gibi mavi ışık yayıldı. Onlara iyi şanslar diledikten sonra çalılardan çıkarak eski yere geri döndüm.
Bayırı çıktıktan sonra Emily'nin yanına gittim. Siyah yağmur damlaları yağmaya devam ediyordu. Islanmaya devam ediyorduk, sağanak bir şekilde yağıyordu yağmur.
"Şimdi ne olacak?" diye sordum. Kimseden bir ses çıkmadı. Ta ki mağaranın olduğu taraftan bir gürültü kopana kadar. Sanki bir yıldırım sesi gibiydi. Ardından savaş çığlıkları duyduk. Bir taraf "Pomatrik için, saldırın!" derken, diğer taraf ise "Khazendirök için saldırın!" diye bağırıyordu.
Yıldırımlar havada çarpışıyordu. Ardından bu yıldırımlar aleve döndü. Savaşı izlemek için bayırın üst kısmından aşağıyı izlemeye çalıştım ancak çalılardan bir şey gözükmüyordu. Ta ki, alevler çalıların yanmasını sağlayana kadar. Alevlerden yanmaya başlayan çalıların yok olması kısa sürdü. Yaklaşık bir dakika kadar yandıktan sonra yok oldular. Artık her şey açıkça gözüküyordu. İskeletlere karşı vikingler.
Pomatrik "Efendiniz için savaşın!" diye bağırıyordu iskeletlere emreder bir şekilde.
Khazendirök ise bir şey söylemeden ordunun en önünde savaşmaya devam ediyordu.
Yağmur yağmaya, alevler çalılar boyunca yayılmaya devam ediyordu. Yüz tane canlı kanlı adamın, yalnızca iskeleti kalmış bir orduya karşı galip gelmesi olasıydı tabi. Ancak iskeletler çevikti ve sayıca üstünlerdi.
"Cehennem bekler, siz yanacaksınız asıl ölüm efendisinin önünde diz çökmeyenler olarak!" diyordu iskeletler.
İnsan ordusu ise "Thor, koruyucumuz ol!" diye bağırıyordu kalın bir ses tonuyla. Ardından bunu bir müzikal şarkıya çevirerek devam ettiler. "Thor, Odin'in oğlu, insanlığın koruyucusu. Kaderinize hükmetmek üzere at sürüyor! Ragnarök bekler!"
İskandinav mitolojisine uyarak savaşmaya devam ettiler. Onları izlemekten başka yapabileceğimiz bir şey yoktu. Ardından bir kartalın bize doğru gelmekte olduğunu gördüm. Yağmura ve rüzgara aldırmadan, rüzgara karşı kanat çırpıyor ve sanırım... Tam olarak da bana doğru geliyordu. Birkaç adım geri çekilirken yere düştüm. Kartal yanı başıma kondu. Bana bakıyordu, gözlerimin önünde sakallı bir ihtiyara dönüşmesini izledim. Ayağa kalkarak geri adım attım. "Kimsin sen?" diye sordum.
Bana gülümseyerek bakıyordu. "Oğlum, senin sıran geldi." diyordu. Oğlum mu? Ne oğlu!?
... Emily'nin gözünden ...
Bu yaşlı adamın olayını tam olarak çözememiştim. Freddy'nin babası mıydı, yoksa Pomatrik'in bir oyunu muydu? Emin değildim. Ona gülümseyip "Senin sıran geldi." derken ona çekiç gibi bir şey uzatıyordu. Freddy çekici eline aldığında çekiç birden büyüyerek neredeyse onun yarısı kadar büyük bir balyoza dönüştü. Ya da öyle bir şey. Ama ondan daha da garip bir şey olmuştu. Freddy... O da büyümüştü çekiç ile birlikte. Tamamen yaşlı bir adama dönerek, sakalları çıkmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam, tam da Thor'a benziyordu.
Tam olarak her şeyi hatırlamış veya derin bir uykudan uyanmış gibi yaşlı adama bakarak "Baba?" diyebildi dilinin tutulmasına engel olurken.
"Benden son bir iyilik istemiştin evlat." dedi. "Seni mutlu edecekse eğer, git ve savaşını ver."
Ardından bizim yanımıza geldi. "Sanırım benim kim olduğumu anladınız." dedi soru sorar gibi.
"Tahmin yürütebilirim ama hiçbir şey birbiriyle uyuşmuyor, anlamıyorum." diyebildim.
"Evet, karışık bir durum." dedi gülerek. "Ama açıklayacağım. Sadece sabırlı ol. Bu arada, eğer dilersen oğlumun en sadık dostu olarak seni de onun yanına gönderebilirim."
Daha cevabımı bile veremeden omzuma dokundu ve böylece ben de kendimi büyümüş hissettim. Elimde bir mızrak vardı.
"Yılanın başını balyozla ezmeden önce ne yapılır biliyor musun, Emily?" diye sordu bana.
"Bütün olaylar yılanla bağlantılı yani." dedim anlamadan.
"Balyozun her ne kadar büyük olursa olsun yılan çeviktir." dedi. "Bu yüzden yılanı sabit tutmak için bir şeyler yapman gerekir. Bu yüzden oğlum Thor ile... Ya da senin onu tanıdığın sureti olan, Freddy ile birlikte savaşman gerekecek. Yılanı ancak onun balyozu parçalayabilir. Bu yüzden, birinin onu sabit tutması gerekecek. Ve onu ancak yılan suretindeyken öldürebilirsiniz. Bu yüzden Khazendirök'ün son hamlesini bekleyin. Unutma, yılan gibi düşünerek onu alt edemezsiniz. Bir insan gibi düşünmen gerekecek. Olduğun gibi. Çünkü siz insanlar, biz tanrılardan sonra en kudretli varlıklarsınız. Bunun değerini bilin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskeletler Diyarı
FantasiaMerakın beraberinde getirdiği macera, mistik olaylar, gizemli bir diyar ve tabi ki de... İskeletler! Herkes İskeletleri ürkütücü bulur. Öyleler mi acaba? Bazıları öyle. Ölü oldukları için tabi. Ama ölmeden önce hepsi bizim gibi insanlardı. Ölüm neyi...