... Freddy'nin gözünden ...
Yeniden kendimi bir güç tarafından boşluğa atılmış gibi hissettim. Sanırım bir odadan diğerine geçiş sistemi böyleydi. Mavi halkanın içine girmeden önce, birbirimize destek olacağımızın sembolü olarak Emily'nin elini tutmuştum. Diğer odadan geçip yere atıldığımızda da hala birbirimizin elini tutuyorduk. Gözlerinin içine baktığımda korktuğunu anlayabiliyordum, desteğe ihtiyacı vardı.
Ayağa kalkmasına yardım ettikten sonra omzunu tuttuğunu gördüm, sanırım düşünce omzunu incitmişti. Toparlandıktan sonra etrafa baktım, neden bilmiyorum ama burası kendimi iyi hissetmeme sebep oluyordu. Gülümsememi fark eden Emily "Gerçekten, bundan keyif mi alıyorsun?" diye sordu.
"Evet." dedim şaşırmış gibi bakarak. "Ne yani, bundan önceki hayatından zevk alıyor muydun yani sen?"
"Hayır, ama şuanki durumumda da mutlu olunacak bir şey yok." diye karşılık verdi. Demek ki zevklerimiz farklıydı, bunu fark ettim.
Omuz silkerek tabela aramaya koyuldum. Yeniden yerde duran bir tabela vardı. Koşarak tabelanın yanına gittim ve sesli bir şekilde okudum.
"İki kişisiniz, biliyoruz. Bu yüzden burayı size göre hazırladık. Bunu okuduktan sonra birkaç metre önünüzde iki tane delik açılacak. Oradan atlayıp farklı odalara gidip, farklı testlerinizi geçeceksiniz. Veya... Geçemeyeceksiniz. Size kalmış bir şey."
Daha bunu okumamla birlikte iki metre önümdeki yerin bir kısmı yarılarak mavi bir ışık saçmaya başladı. Ancak ihmal etmemem gereken bir şey vardı, tabelanın arkasına bakmak.
"Ayrı odalarda kendi korkularınızla karşılacaksınız. Hem de en büyük korkularınızla. Ya onlarla kendi isteğinizle yüzleşirsiniz, ya da burada sonsuza kadar kalın. Unutmayın, eğer testleri geçemezseniz, bir iskelete dönüşerek burada sonsuza dek kalırsınız."
Bunu sesli bir şekilde okuduktan sonra Emily'nin yüzüne yansıyan o korku gülmeme sebep oldu. Ama bunu Emily göremedi. "Oradan atlamıyorum." dedi geri adımlar atarak.
"En büyük korkun ne ki?" diye sordum.
"Ne bileyim, yaşıtlarımla aynı şeyler işte. Sıradan şeyler." dedi omuz silkerek.
"Öyle mi?" dermiş gibi baktım. Ardından arkamı dönerek soldaki deliğin önünde durdum. Emily bana yapmamamı söylüyordu, gözlerimi kapattım. Arkama dönerek ona imasız, anlamsız bir bakış attıktan sonra kendimi deliğe bıraktım.
Diğerlerine oranla daha aydınlık bir odaydı burası. Ve bu sefer, bir güç tarafından ittirilip bir yere düşmüş gibi hissetmedim. Bu sefer kendimi bıraktığım gibi kendimi bir minderin üstünde buldum. Ne olduğunu anlamamış bir şekilde ayağa kalkıp etrafa bakındığımda ise minder gitmişti. Gerçekten bu nasıl bir büyüydü böyle?
Duvara asılmış bir tabela vardı. Tabela merakı nereden geliyordu bilmiyordum, ama gelip bir iskelete falan söyletemiyorlardı sanırım. Ya da olayın daha gizemli bir şekle gelmesini istiyorlardı. Veya, istiyordu... Bu büyüyü kim/kimler yapıyorsa işte.
"Yüzleşeceksin en büyük korkunla, bu sana yardım edecektir geri kalan hayatında. Eğer yenersen korkunu, bulacaksın cesaret yolunu."
Kafiyeleri güzel yapıyorlardı, şiirsel yazıları biraz daha mistiksel bir hava katıyordu olaya. Bunları düşünürken yerden bir iskelet çıktı. Artık bu beni korkutmuyordu. "Bu muydu yani, en büyük korkum iskelet miydi?" diye sordum gülerek. Ama o gülmüyordu. Hatta gülümsemiyordu bile. Elinde bir mızrağı da yoktu.
Derken, iskelet ağzını açtı. Ağzından tanımlayamadığım bir şey çıkıyordu, tamamen çıktığında bunun bir yılan olduğunun farkına vardım. Ama ben yılanlardan korkmazdım ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskeletler Diyarı
FantasyMerakın beraberinde getirdiği macera, mistik olaylar, gizemli bir diyar ve tabi ki de... İskeletler! Herkes İskeletleri ürkütücü bulur. Öyleler mi acaba? Bazıları öyle. Ölü oldukları için tabi. Ama ölmeden önce hepsi bizim gibi insanlardı. Ölüm neyi...