Bölüm 6 : Günah ödeme odası

106 10 0
                                    

... Emily'nin gözünden ...

"Ödeşme vakti; açığa çıkacak, saklama en büyük günahını. Kimse seni hesaplaşmaktan kurtaramaz. Bu yüzden kendine sakla yardım çığlıklarını ve göz yaşlarını."

Yeniden şiirsel bir tabelayla karşı karşıyaydık. Tabelanın arkasına geçip bakmamıza rağmen, arkasında bir yazı göremedik. Ancak birinin sopayla yere vurduğu sesini duyarak arkamızı döndük aynı anda.

Gördüğümüz şey, elinde bir sopa tutan bir iskelettli. Sopanın bir ucu kırmızı, diğer tarafı ise maviydi. Bu sopa, o atlı adamda da vardı. Yoksa... Yoksa bu o muydu? Ne sopasıydı ki o? Ölüme hükmetmek için o sopayı kullanıyordu. Peki bunun iskelette ne işi vardı?

İskelet bize bir metre mesafe kalana kadar yaklaştıktan sonra durdu. Freddy iskeletin elindeki asaya baktı. Yüzündeki ifadeden tanımlayabildiğim kadarıyla, sanırım Freddy de o asayı bir yerden hatırlıyor gibiydi. Ama o atlı adamı görmediğini söylemişti. Nereden görmüş olabilir ki bu asayı? 

Tam bunları düşündüğüm sırada iskelet sopasını yere vurarak "İkiniz, aşağı!" diye bağırdı. Ardından yanında açtığı, ne ara açtığını bilmediğim, mavi deliği gösterdi. 

"Ne, aynı yere mi?" diye sordum. İskelet kafasını sallayarak onayladıktan sonra Freddy'ye baktım. Omuz silkerek iskeletin dediğini yaptı. Deliğe kendini bıraktı. Ben de onun ardından deliğe atladım.

Her zamanki test odalarındandı, mumlarla döşenmiş, 'mola odası' dediğim yere kıyasla küçük bir yer. Ama bu seferki tek fark, ikimizin de aynı odada oluşuydu. Öncelikle, bizim işlediğimiz günahlar neler olabilirdi ki? Hatırladığım kadarıyla ilk okuldayken klasik bir öğrenci olarak silgim kaybolunca başkasının silgisini çalıyordum, ancak eğer bu en büyük günahım çıkarsa, sevinmek yerine üzülecektim. Ne de uslu bir kızdım öyle...

İkimizin aynı odada olmasının ise bir sebebi vardı sanırım. Günahlarını itiraf etme denilen olay, birine yapılırdı. Yani örnek olarak kiliseye gidip pedere anlatırsın veya dizlerinin üstüne çöküp tanrıya itiraf edersin direkt olarak. Kabul etmek yetmiyordu sanırım. Ama birbirimizin günahlarını bilmemize ne gerek vardı ki?

Freddy'nin sağ taraftaki aynaya baktığını gördüm. Kendisini görüyordu, ben de onu görüyordum. Yani o anki halini değil, geçmişten bir sahne olarak kendisini görüyordu aslında. Diğer bir deyişle en büyük günahını. 

11 yaşlarında çayırda piknik alanı tarzı bir alanda koşa koşa bir şeyden kaçıyordu. Bu kaçma sahnesi bir dakikaya kadar uzadı. Freddy bir ağaca çıkarak ondan kaçabileceğini sanmıştı. Ancak bu ağaçlara tırmanabilen bir şeydi. Bir yılan! Ne büyük talihsizlik... Yılan ağaca çıkmaya başlayınca Freddy ağlayarak ağaçtan atlamış ve ters yöne koşmaya başladı. Beş dakika boyunca koştuktan sonra, orada yaşayan birinin kulübesine girmiş ve orada bir hançer bulmuştu. Kapıyı açıp baktığında, yılanın yavaşça ona doğru gelmekte olduğunu görüyordu. Yılan tam başını eğip ona yaklaşmaya başlamıştı ki, Freddy bir hamlede hançer ile yılanın başını koparttı.

Gözlerimi aynadan ona çevirip "Bu gerçekten de oldu mu?" diye sordum. Cevap vermek yerine gözlerini kapatarak başını önüne eğdi. Ayna birden kararmaya başladı. Ancak bu garip bir karartıydı sanki. O aynanın etrafındaki karanlığın içinde farklı tonda bir siyah vardı ve bu siyah ton bir yılan şeklini oluşturmuştu. Daha ne olduğunu bile anlamadan o figür aynadan sıçrayarak çıktı ve Freddy'nin ayağının dibine geldi. Freddy korkuyla geri adım yapmaya başladı. Kınına soktuğu kılıcı çıkarttı, ancak işlerin artık böyle yürümediğini bilmesi gerekiyordu sanırım. Bunun farkına varınca kılıcı geri soktu ve kollarını açarak "Tamam, hazırım!" diye haykırdı.

İskeletler DiyarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin