Bölüm 16 : Kurtuluş

96 10 6
                                    

... Emily'nin gözünden ...

Freddy gideli yarım saat olmuştu ve Pomatrik bana işkence etmeye devam ediyordu. Dokunduğu yer, dayanılmaz bir acıyla yanıyordu. Öyle ki, bedenimin o parçalarının bir daha eski haline dönemeyeceğine inanmaya başlamıştım. Dişlerimin en derinine inerek 32 dişimin birden inanılmaz bir acı hissetmesini sağlamıştı. Ardından ince bir kürdan alarak damağımı kesmeye başlamıştı. Arada bir durup işkence hakkında bilgi veriyordu. 

"Biliyor musun, yüzyıllar değil binlerce yıl geçti ve hala işkence ile ilgili bilinen şeyler bir parmak sayısını geçmez." dediğini duyabiliyordum hissettiğim acıyı unutmaya çalışırken. "Tırnak uçlarına iğne sokmanın fiziksel olarak dayanılmaz bir acı verdiği doğru, ama bilinene göre en çok acı veren şey buymuş. Hadi oradan... Bunu ancak insan vücudunu bilmeyen biri söyler. Acı çektirmekten bıkmayan ve bunu binlerce yıllardır yapan bir insanın sana yaptığı işkenceye nasıl katlanmayı düşünüyorsun?"

Bütün o hissettiğim acıyı bir kenara bırakarak, söyleyeceklerimden sonra bana yapacağı şeyleri de umursamamaya çalıştım ve "En büyük işkenceyi yaptığın kişiyi biliyorsun sen, Pomatrik." dedim. "Diğer bütün iskeletlerin iradeleri senin elin atlında, o yüzden onların hayvanlardan farkları yok şuan. Ama şuan burada senin dışında iradesi olan ve çıkamayan birisi daha var. Bana sorarsan yüzlerce yıldır insanlara yaptığın işkenceleri toplasak, şamana yaptığın işkencenin yüzde biri bile etmez."

Şaşırmıştı. Bütün hikayeyi bildiğimi ona belli etmiştim. Bir dakikaya yakın hiçbir şey söylemeden öylece baktı bana. Haklıydım da. 

Öfkeden çenesi titremeye başlıyordu, yumruklarını sıktı. Bana yumruk atacağını sandım. Gerçi bütün o işkenceden sonra yumruk atması biraz komik kaçardı tabi. Ama ortadan kayboldu sadece. O an tanrıya şükrettim. Çünkü işkencenin bir dakika bile durması için kendi ruhumu teklif edebilirdim ona. İnanın bana, işini çok iyi biliyordu.

Yaklaşık on dakika kadar sonra tekrardan geldiğinde "Onu hiçbir yerde bulamıyorum!" diye bağırıyordu.

"Aa evet, şey..." dedim gülerek. "O hala buralarda ama asasını bize verdiği için onu büyü yoluyla bulamazsın. Ayrıca çok iyi saklandığına da eminim."

Bunları söylemem ile tekrardan gözden kaybolması bir oldu. Onu sinirlendirmeyi beceriyordum. Ve işkencem ile iskelete dönme durumumu geciktirmiş oluyordum. Son birkaç saatimi de insan olarak geçirmek istiyordum. Çünkü bir iskelete döndüğümde Freddy'ye ve Khazendirök'e saldıracaktım, iradesiz bir canlı olarak.

O kadar acı çektikten sonra uzun süre (uzun süre dediğim, yaklaşık 20 dakika) işkence görmediği için gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Ve ne zaman olduğunu bilmiyorum ancak, birkaç saat uyuduğumu tahmin ediyorum. Gözlerimi, ses ile irkilmemle açmıştım. 

"Emily!"

Bu ses Freddy'nin sesi. İlk olarak rüya gördüğümü sanıyordum. Ancak ağzımın içinde beynime acı iletebilen her şey o an "Acıyor!" tarzı bir sinyal gönderdiği için bunun bir rüya olmadığına ikna olmuştum. Freddy gelmişti!

Ayrıca Khazendirök de yanındaydı. Nasıl oldu bilmiyordum. Birçok sorum vardı, ancak öncelik olarak "Yardım edin!" diye bağırdım. İlk söylediğim şey bu oldu.

Freddy elindeki asa ile beni tutan zincirlerden kurtardı. Ayaklarımda acı yoktu ancak bedenim yorgun düştüğü için ayakta zor duruyordum. Tutuna tutuna ayağa kalkabildiğimde elimi Freddy'ye uzattım beni tutması için. Kolumdan tutarak yardım edeceğini düşünüyordum ancak o asasını yere bırakıp sıkıca sarıldı bana. Öyle sıkı sarılmıştı ki, sırtımdaki kemiklerin beynime "Acıyor, işkence devam ediyor!" dediğini duyar gibi oldum. Ancak onun burada olması beni mutlu ediyordu.

En sonunda omzumu destekleyip ayakta durmama yardım ettikten sonra Khazendirök'e döndüm.

"Peki şimdi ne olacak*" diye sordum.

"Bilmiyorum." dedi. "O nerede?"

"Şamanı arıyor, ona yaptıklarını ödetmek istiyor." dedim.

Freddy konuştuğumuz konuyla alakası olmayan bir şey söyledi. "Asıl meseleyi unutuyorsunuz." dedi. "En korktuğum şey yaşanmadı. Sen ona kendini teklif etmiştin. Seni iskelete dönüştürecekti ama zamanında yetiştik. Bunca zamandır seni neden burada tutuyordu ki?"

"Günahsız ve bakir insanlara dokunamadığından dolayı, en çok onlara işkence yapmak ister. Sahip olamadığını isteme psikolojisi yani." dedim. "Ben de ona bir bakıma ruhumu teklif ederek, ilk büyük günahımı işlediğim için... Kendisi beni bir günahkar yaptığından dolayı, bana yapacağı işkencelerden epey keyif aldığını düşünüyorum. Sanırım daha da devam edecekti. Ama uzun bir süredir şamanı arıyor. Bulamayacağına eminim. Çünkü asası yanında değil."

Freddy yere bıraktığı asayı eline alarak "Bu benim elimdeyken güçlü değil." dedi ve Khazendirök'e baktı. "O öyle demişti. O zaman benim elimde olmasının manası ne?"

Khazendirök "Yine senin elindeyken güçlü olabilir ki." dedi şaşkınca bakarak. "Asa insani duygulardan beslenerek güç alır. Her ne kadar şamanın özgür kalma arzusunu geçmese de, senin de insanı duyguların güçlü."

"Öyle olsa bile Pomatrik'e karşı koyacak kadar güçlü değil." dedi Freddy umutsuzca. 

"Bir şey soracağım." dedim ben de işimize yarayacak mükemmel bir teklif yapmak üzere hazırlanarak. Ardından Khazendirök'e döndüm. "Freddy asayı sana verse, biz de buradan çıkıp hayatlarımıza devam etsek?"

Şaşırmıştı. İkisinin de aklında böyle bir şey oldu. Hep bizim yardım etmemiz gerektiğini düşünüyorduk. Neden ki? En sonunda Freddy asayı uzatarak bir adım geri çekildi. Başıyla bana işaret edip kapıya doğru yürümeye başladı. Khazendirök elindeki asaya bakarken ben de Freddy'yi takip ettim. Ancak kapıyı açamadık.

Hafifçe öksürerek onun ilgisini çekip "Anahtarı kullanabilir miyiz?" diye sordum.

"Anahtar bana lazım." dedi.

"Onu sana veren benim, seni içeri soktum." dedi Freddy öfkeyle. 

"Ama bana lazım, yoksa iskeletler üzerime gelecek!" diye bağırdı Khazendirök.

Tam Freddy onun üstüne yürüyecekken tam aralarında bir iskelet doğdu. Bu o şamandı. Onları durdurarak "Yeter artık!" diye bağırdı ve anahtarı alarak Freddy'ye fırlattı. Khazendirök'e dönerek "Anahtarla girdikten sonra hiçbir iskelet sana saldırmaz. Yani anahtarı Freddy'ye vermen bir şeyi değiştirmeyecek."

Ardından elinden asayı da alarak "Ve bunu da tekrar geri alıyorum." dedi ve bize döndü. "Şimdi gidin siz de, hiçbir şeyi ben olmadan doğru düzgün beceremiyorsunuz. Gidin, hadi!"

Bu sözlerin ardından anahtarı kullanarak dışarı çıkmaktan başka bir şey yapamazdık. Biz de öyle yaptık.

İskeletler DiyarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin