Bölüm 13 : Tam zamanında

62 8 0
                                    

... Freddy'nin gözünden ...

Güven konularına hiç girmek istemiyorum. Çünkü şamana güvenmekten başka bir seçeneğimiz yoktu. Buradan çıkabilmemizin tek yolu o asayı almaktı. 

Böylece bekleme odasındaki tabelanın yanına gittik. "Sondan bir önceki son, bu sefer hazırlıklı olun. İskeletlerin acıması olmayacak."

Böylece tekrardan birlikte mavi halkanın içine attık kendimizi. Yeniden kılıçlı olan bir tek bendim. Emily'de bir şey yoktu. Dört taraflı arenaya düştük. Her girişten yirmişer tane iskelet çıkmaya başladı. Yavaş yavaş bize gelmeye devam ediyorlardı. Ben kılıcımı hazırlıyor, dört tarafıma da bakıyordum. 

Ve tam da o anda, olmasını bekleyeceğim en son şey yaşandı. Emily bağırarak iskeletlere seslendi.

"Sizlere sesleniyorum, ne için yaşıyorsunuz?" diye bağırdı. 

"Ne yapıyorsun?" diye sordum ona bakarak.

"Onlara iradelerini geri kazandıracağım." dedi sessiz bir şekilde.

İskeletler durup şaşkın bir ifadeyle Emily'ye baktılar. Ne olduğunu anlamamış bir şekilde öylece baktılar.

"Pomatrik adında bir düzenbaz size sonsuz yaşam bahşetti ama neyi aldı sizden?" diye sordu bağırarak. "İradenizi! İnsanken sahip olduğunuz en büyük hediyeyi aldı. Siz de buna sonsuza dek yaşamak diyorsunuz... İradesiz olarak yaşamak da neyin nesi? Söyleyin bana, bunu neden yapıyorsunuz? Neden hala yaşıyorsunuz? Bu yaşamak mı? Neden bu Pomatrik denilen ölümlünün himayesi altındasınız, neden her söylediğini yapıyorsunuz?"

İskeletler birkaç dakika boyunca birbirlerine bakıştılar. Sanki düşünmeye başlamış gibi. Bu planın gerçekten de işe yarayacağına inanamıyordum...

"Sizi hayvanlara dönüştürdü!" diye devam etti Emily. "Daha da beteri, hayvanlar en azından kendi iç güdülerine göre hareket ederler. Siz ise kendini tanrı ilan eden Pomatrik'e göre hareket ediyorsunuz. Buradan kurtalmak istemiyor musunuz yoksa? Size ne teklif etti, iradesi altındaki bir cenneti mi? Cehennemden kurtulma fırsatı mı? Yoksa siz hepiniz sadece sonsuza dek böyle kalmak için mi bu yaşamı seçtiniz!?"

İskeletler tekrardan birbirlerine baktılar, konuşmadılar. Sadece baktılar. Harika gidiyordu. İkna olacaklar diye düşünüyordum. Ama bunu bozmak için tek bir kıvılcım yeterdi. İskeletlerden biri "Saldırın!" diye bağırdı, diğerleri de Emily'nin onları içine soktuğu transtan çıktılar. 

"Daha iyi bir fikrin var mı?" diye bağırdım kılıcımı kaldırırken. Cevap veremedi. Etrafımıza bakıp hangi tarafa önce saldırsak diye düşünmeye başladık. 

Derken... Tam o anda yerin altından, tam da ikimizin arasından bir iskelet kasırga şekli oluşturarak çıktı. Sopasını kaldırmasıyla bütün iskeletler yere düştü. Bu şamandı.

"Tam zamanında..." dedim. "Ama bekleme odasında buluşmayacak mıydık?"

"Öyleydi, sonra aklıma geldi. Sondan bir önceki son - denilen odadaydı sıra. Bu yüzden olabildiğince acele ettim."

"Peki bulabildin mi?" diye sordu Emily heyecanla.

"Hayır, malesef. Acele ettiğim için bulamadım." dedi. Ardından elindeki asaya baktı. "Bakın, pek bir işinize yaramayacak bu saatten sonra. Ama ne olur ne olmaz diye... Size kendi asamı vermek istiyorum."

"Bunu gerçekten yapar mısın?" dedim şaşkınlıkla.

"Evet, ama son odaya giriyorsunuz. Orada işinize yarayacağını sanmam. Dikkatli olun." diyebildi. Ardından asayı verdi Emily'ye.

Emily teşekkür etti. Ardından iskelet çekinse de, sakladığı şeyi söylemek istedi. "Bu arada..." diye başladı. "Pomatrik'in sisteminden bahsetmeyi unuttum size. Şuana dek kimse çıkamamıştı ya hani? Heh işte, buraya kadar gelmek de bir başarı aslında. Yüzde yirmisi buraya kadar gelebildi çünkü. Ama o yüzde yirmiden sonraki hiçbiri son odayı geçemedi. Hepsi son odada kaybetti."

"Son odada ne var?" diye sordum.

"Tabelayı oku Freddy." dedi ve ortadan kayboldu. Biz de böylece bütün yere düşmüş iskeletlerin kafatasında anahtarı aradık. Sonunda bulunca son bekleme odasına gittik. Direkt olarak tabelaya koştum.

"Hoş geldiniz misafirler. Birazdan son odaya geçeceksiniz. Beklediğinizden çabuk oldu farkındayım. Ama olay bu zaten, kısa yap, ama zor yap. Zor gelmedi mi? Bir sonraki odayı deneyin bir de."

Arkasını çevirdim.

"Son odada, ölüm efendisi ile karşılacaksınız. Bütün iskeletler diyarının asıl amacı, tanrının izin verdiği kadarını toplamaktır. Bu ölüm efendisinin değil, tanrının sistemidir. Onun buyruğuna göre; acıyla yaşamak istemeyenlere sonsuza dek iradem altında yaşamayı teklif edecek, acıya katlananları ise serbest bırakacak. Ama ölüm efendisi öyle düşünüyor ki... Şuana dek kimsecikler onun verdiği işkencelere karşı koyamadı. Bir kum saati olacak. Eğer kumlar bitene dek pes etmezseniz serbest kalacaksınız. Tabi, yapabilirseniz... Ne dersiniz?"

Son oda işkence odasıymış demek. Tahmin etmeliydim. Yüzyıllardır buradan kimsenin çıkamamasının sebebi buydu. Kim bilir buraya ne kadar acıya dayanıklı insanlar gelmişti de onlara bile pes dedirtmişti. Peki biz ne yapacaktık?

"Buradan çıkamayacağız değil mi?" diye sordum. "Önceki insanlardan daha dayanıklı olduğumuzu sanmam. Yüzyıllardır tek bir çıkan kişi olmadıysa, bizim de çıkmamız imkansız."

Gülerek "Ama onlarda olmayan bir şeye sahibiz." dedi. "Ölüm asamız var. Hatırladın mı? Ona karşı koyabiliriz. Umudunu kaybetme Freddy. Dayanabileceğimize eminim."

Ve bir anda Emily bana umut vermeye başlamıştı. Önceden ben ona destek olurken şimdi durum tersine dönmüştü. Gerçekten de dayanbilir miydik?

İskeletler DiyarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin