14 - Kafes

16.4K 952 64
                                    

Bu bölüm YGS gazisi okuyuculara gelsin:) Multimedia Doruk.

Naz

Özge'nin söyledikleri beni alt üst etmişti. Ne yapmam gerektiğini, ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum artık. En çok da kendime kızıyordum, bunca zaman nasıl fark edememiştim?

En çok canımı sıkan durumsa artık Doruk'a nasıl davranmam gerektiğini bilmiyor olmamdı. Doruk'un benim en başından beri tanıdığım iyi niyetli, korumacı ve sadece ufak bir öfke problemi olan bir insan olduğuna inanmak istiyordum ama... olay bambaşka bir boyuttaydı.

Olay görmezden gelinemeyecek kadar büyüktü.

Ortada bir çift kişilik durumu vardı. Ben şimdiye kadar Doruk Sinangil'i tanımış, ona güvenmiş, ona sığınmıştım.

Peki ya Azrail? O kimdi?

Adını andığımda tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Özge'nin dediğine göre öfke nöbetleri iki karakteri arasındaki değişimin sinyalleriydi. Şimdiye kadar gördüğüm en uç nokta Doruk'un öfke nöbetiydi, o nöbetten sonraki 'Azrail' yüzünü nasıl olduysa görmemiştim.

Bir de Ekim mevzusu vardı tabii. Araları düzelsin diye elimden geleni yapıyordum. Özge benim ikisi arasında bir köprü olduğumu söylemişti. Fakat olay sadece bu değildi.

Ben aynı zamanda Doruk ile Azrail arasında da betondan bir duvardım. Ben yanındayken öfke nöbetleri azalarak kayboluyor, Doruk Azrail'e galip geliyordu.

"Sana kahve getirdim" dedi Özge gök mavisi çiçekli bir bardağı masaya bırakırken. Bilgisayarı kucağımdan indirip kenara bıraktım ve gülümsedim : "teşekkür ederim Özge"

"Rica ederim" dediğinde karşımdaki koltuğa oturdu. Zeytin de koltuğun üzerinde hafifçe gerinerek Özge'ye doğru yaklaştı ama sonra tembelliğine yenik düşerek kendisini yumuşak mindere bıraktı.

"Eee nasılsın?" dedi Özge tepkimi ölçmeye çalışarak. Yaşadığım şokun o da farkındaydı ama sanırım merak ettiği şey bundan sonra ne yapacağımdı.

"Bilmiyorum" dedim kuru bir sesle. "Şaşkınım"

Sustu. Devam etmemi bekliyordu belli ki.

"Kendime kızıyorum. Neden daha önce fark edemedim diye"

Özge derin bir nefes aldı ve iki elini kahve bardağının üzerinde birleştirdi.

"Anlaman çok zor. Gerçeği ailemizden başka kimse bilmiyor. Hatta Doruk'un en yakın arkadaşı Egemen ve  eski sevgilisi Elif bile. Herkes öfke kontrol problemi olarak yorumluyor bu durumu."

Sessizce başımı salladım. "Peki tedavi olmuyor mu? Sonuçta ciddi bir şey"

"Bu konuda biz de çok düşündük" dedi Özge. "Bir sürü psikolog ve psikiyatristle görüştü Doruk, ama hiçbirinden sonuç alamadık."

Sustu. Söylediklerini sindirmek o kadar zordu ki.

"Peki.." dedim ses tonumu ayarlamaya çalışarak. "Doruk bu karakter ayrımının farkında mı?"

Özge'nin koyu kahve bakışları dalgınlığından sıyrılıp bana yöneldi. Bir müddet cevap vermedi. Ardından yavaşça elindeki bardağı masaya bıraktı.

"Aslında bu soruyu daha önce sormanı beklerdim ama sen da haklısın, şok oldun. Doruk durumdan haberdar, çift kişiliğinin farkında ama farkında değilmiş gibi davranıyor. Azrail baskın geldiği zamanlara dair de pek bir şey hatırlamıyor, anıları hep bölük pörçük."

Bakışlarımı kahve bardağına eğdim ve bardaktan yükselen buharın yüzümü sarmasına izin verdim. O kadar çaresiz hissediyordum ki.

Özge adımı mırıldandığında dalgın dalgın ona  baktım. Ciddiyetini bir an olsun kaybetmemişti.

Doruk SinangilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin