8-Yılbaşı

15.2K 880 39
                                    

Bölüm geciktiği için özür diliyorum. 

Doruk'un anlattığı sahneyi Mum Işığı'nı okumuş olanlar bilir. Part 75/2'de Hazal'ın ağzından anlatmıştım. Şimdi de aynı sahneyi Doruk anlatıyor.

Doruk

"Daha fazla içme lütfen"

Yeşil gözlerini devirip bir yudum daha aldı elindeki bardaktan. Söylediğimin tersini yapmaktan zevk alıyor gibiydi.

"Elif" dedim sinirlerime engel olmaya çalışarak. "Daha fazla içme. Sarhoş olacaksın"

Bir an durakladı ve bakışlarını bana dikti. Dudaklarına dalga geçermişçesine bir gülümseme yerleşirken birden bardağı kafasına dikti.

Artık söylenecek söz kalmamıştı. Hızla bardağı elinden çekip aldım. Gerçekten anlamıyordum. Daha önce hiç böyle davranmamıştı. Sanki inatlaşarak bana meydan okumaya çalışıyordu. İşin kötüsü çoktan kafayı bulmuştu.

"Ne yapıyorsun Doruk?" dedi sinirli bir şekilde. Adımı söylerken garip bir vurgu yapmıştı.

"Biraz daha böyle devam edersen seni eve götürmek zorunda kalacağım"

Gözlerini kısıp bana baktı ve alayla gülümsedi. Anlamadığım bir şekilde yanakları da kızarmıştı.

"Bazen düşünüyorum. Neden Ekim'i değil de seni seçtim diye"

Kocaman bir sessizlik. Bir an kulaklarımın uğuldadığını hissettim. Yine aynı şey oluyordu. Öfkeme hakim olamıyordum. Ve bu kez çok haklı sebeplerim vardı.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve "Elif" diye mırıldandım. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Bir an önce dışarı çıkmazsam yanlış bir şey yapmaktan korkuyordum.

Gözlerimi açıp bakışlarımı masanın öbür ucundaki Egemen'e çevirdim. Gergin bir şekilde bizi izliyordu ve muhtemelen konuştuklarımızı duymuştu.

"Ben dışarı çıkıyorum" dedim Egemen'e bir yandan da sesimi kontrol etmeye çalışarak. "Yanından ayrılma. Kendinde değil"

Ardından Elif'e bakmamaya çalışarak arka kapıya doğru yürüdüm. Kimseyi görmek istemiyordum.

Üzerimdeki bakışları görmezden gelerek dışarı çıktım. Burası ufak bir bahçe gibiydi ve etrafta kimse yoktu. Böylesi daha iyiydi.

Üstümdeki cekete rağmen soğuk tüm vücudumu uyuşturmuştu. Bir müddet kafamdaki düşünceler de uyuşur diye bekledim ama hayır. Sinirlerime bir türlü hakim olamıyordum.

Derin bir nefes alarak karanlıkta kalan ağaçlardan birinin altına oturdum. Elif'in söylediğini bir türlü aklımdan atamıyordum.

Üç sene önce Elif ben ve Ekim arasında bir tercih yapmıştı. Bugüne kadar hep şanslı taraf olduğumu düşünmüş, Ekim'e dair içinde en ufak bir şey dahi olmadığına inanmak istemiştim. Fakat öyle bir şey söylemişti ki... içim içimi kemiriyordu. Bunca zaman kendimi mi kandırmıştım.

Öfke nöbetim titreme olarak ellerime yayıldığında nefesim de kesikleşmişti. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

Gerçeklerle yüzleşmek zorundaydım.

Bir an bahçenin sol tarafından ayak sesleri duyar gibi oldum. Uzun saçlı kumral bir kız ilerideki ağacın altına oturmuş, dizlerini karnına çekmişti. Üzerinde siyah bir elbiseden başka bir şey yoktu. Üşüdüğü her halinden belliydi.

Bir müddet kararsız bir şekilde onu izledim. Öfke nöbetim biraz olsun geçmiş, dikkatim dağılmıştı.

"Üşüyor musun?"

Doruk SinangilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin