Sınavlarım bitti, tekrardan birlikteyiz. Devam etmem için cesaretlendiren mesajlarınız için teşekkür ederim!
Multimedia Naz.
Bölüm parçası : You found me - The Fray
Elif
Başım çatlıyordu resmen. Aptal kafam, neden bu kadar içmiştim ki? Üzerimde dün geceden kalma kıyafetlerim vardı ve resmen vücudum erimiş gibiydi. Ne zaman eve gelmiştim, beni kim getirmişti gerçekten hatırlamıyordum. Bir şey dediğimi hatırlıyordum sadece, sonrasında da Doruk sinirlenip dışarı çıkmıştı. Sonrasında yanımda hep Egemen vardı. Acaba beni de eve o mu getirmişti?
Gözlerimi kapatıp tekrardan uyumaya çalıştım ama başım o kadar ağrıyordu ki. Sonunda pes edip yerimde doğruldum ve telefonumu bulurum umuduyla etrafa bakındım. Çok geçmeden duyduğum bir titreme sesi yardımcı oldu. Tahmin ettiğim gibi gece yanıma aldığım çantanın içindeydi.
Telefonu elime aldığımda titreşim kesilmişti. Saat daha sabahın yedisiydi ve arayan Doruk'tu.
Hafifçe yutkunarak ayağa kalktım ve banyoya gittim. Yüzüm korkunçtu. Makyajım akmış, gözlerim şişmişti. Doruk niye aramıştı ki şimdi? Acaba yine konuşmak mı istiyordu?
Hızlıca yüzümi yıkadım ve burada olmamasını umarak telefonu tekrardan elime aldım. Tam arama tuşuna basacaktım ki mesaj geldi:
"Aşağıdayım. Uyanınca in lütfen."
Aynada tekrardan yüzüme bakıp iç geçirdim. Kaçışım yoktu. Beni görmeden gitmeyecekti. Biliyordum.
En azından akan makyajımın temizlendiğinden emin olunca odamdan paltomu aldım ve evdekileri uyandırmamaya gayret ederek alt kata indim. Gerçekten de merdivenlerin korkuluğuna yaslanmış, beni bekliyordu.
Bir müddet kapıyı açıp açmamakta kararsız kaldım. Sonrasında derin bir nefes alıp kapıyı araladım ve sessiz bir şekilde dışarı süzüldüm.
Başta tepki vermedi. Sadece bir an için mavi bakışlarını yerden kaldırdı ama çok sürmeden tekrardan uzaklara daldı.
"Neden bu saatte geldin?" dedim yutkunarak. Öyle bir sessizliği vardı ki ürküyordum.
Bir an durakladı, ardından bakışlarını tekrardan bana çevirdi ve ne kadar yorgun olduğunu anladım. Muhtemelen hiç uyumamıştı.
"Ne hatırlıyorsun?" dediğinde ölümcül bir ciddiyet sarmıştı tüm vücudumu. Cidden... hiçbir şey hatırlamıyordum ki.
"Açık konuşur musun?" dedim ama sesimdeki korkuyu gizleyememiştim.
Sustu. Bir an dudaklarında yaralı bir gülümseme gördüğümü sandım ama emin olamayacak kadar garip duygular içindeydim.
"Elif.. Beni seviyor musun?"
Sorusuyla birlikte gözleri gözlerime kenetlenmişti. Öyle ki sanki içimi, benim bile bilmediğim hislerimi görüyordu.
Yutkundum. "Şimdi nereden çıktı ki bu? Biliyorsun işte..."
Gülümsedi. Bu kez gerçekten gülümsemişti.
"Bildiğimi sanıyordum. Ama dün gece gördüm ki yaptığın seçimler içinde bir tereddüt olarak kalmış. Bunu bile bile devam edemem."
Şaşkınlıktan ağzım açılırken taşlaşmışım gibi hissettim. Bir şey söylemeliydim. Bir şey yapmalıydım.
"Dd..uur lütfen. Dün gece bir şey mi yaptım? Yanlış bir şey mi söyledim? Ben gerçekt.."
"Elif" dediğinde içindeki şefkat sesine yansımıştı sanki. Ellerini incitmekten korkarmış gibi omuzlarıma koydu ve derin bir nefes aldı. "Lütfen bir şey sorma. Ben artık böyle devam edemem"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doruk Sinangil
General Fiction"Kitaplar başka kitaplardan söz ederler ve her öykü daha önce anlatılmış bir öyküyü anlatır." O sadece Sinangil ailesinin tek oğlu değil, aynı zamanda öfke problemi olan amatör bir boksör. Herkesin gözünde büyüttüğü, kendi içinde bir o kadar sade b...