Elif
Yağmur damlaları cama serpiştirirken üşüyen ellerimi dizlerimin üzerinde yumruk yaptım. Radyoda çalan hafif bir müzik arabanın sileceklerinin sesine karışırken içimde adını bilmediğim duygular vardı.
Kafamı yavaşça çevirip Doruk'a baktım. Boks okulunda Naz denilen o kızla tanışalı iki gün olmuştu ama sonrasında bu olay hiç olmamış gibi davranmıştım. Hep böyle davranırdım aslında. Doruk'un çevresinde kızların olmasına alışıktım çünkü. Fakat bu kez içten içe beni rahatsız eden bir şey vardı.
Naz denilen kızın ilk bakışta farklı bir karakter olduğu belli oluyordu. İfadesinde insanı kendine çeken davetkar bir samimiyet vardı. Tabii tüm bunların yanında prensip olarak eğitmenlik yapmayan Doruk ona boks hocalığı yapıyordu. Kesinlikle rahatsız ediciydi.
Hepsinin dışında kızın bir süredir boks okulunda yatıp kalktığını öğrenmiştim. Detayları bilmiyordum ama Doruk onu bir tesadüf eseri tanıdığından bahsetmişti. Şimdilik bildiğim bu kadardı.
Araba durduğunda beklemeden kemerimi çıkardım. Doruk ile aramız bir türlü düzelmediğinden yolculuk boyunca sessizlik kaçınılmaz olmuştu.
Arabadan inip yanına gittiğimde sıkıca elimi tuttu. O yanımdayken kendimi daha da güçlü hissettiğimi fark ettim tekrardan. Sevildiğini bilmenin getirileriydi bunlar hep.
İkimizin de suratında maske olduğu halde birkaç kişi bizi tanıyıp selam vermişti. Aynı şekilde kapıdaki görevli de davetiyeleri sormadan bizi içeri aldı.
"Daha ne kadar devam edecek böyle?"
Ne söylediğini algıladığımda locamıza gelmiştik. Kaşlarımı çatıp ciddi bir şekilde ona baktım. Kafamda o kadar çok cevap vardı ki içlerinden birini seçmek imkansız gibiydi. Derince bir nefes aldım.
"Kavga etmekten sıkıldım." dedim kolaya kaçarak. "Birbirimizi anlamıyor olmamızdan sıkıldım"
Bir şey söylemedi. Sadece bana baktı. Ortamın karanlığında bile gözlerindeki fırtınayı görebiliyordum.
Naz
Şaka gibiydi. Yılbaşı gecesinde koskoca boks okulunda kedimle birlikte baş başaydım. Böyle zamanlarda geleceğim hakkında düşünüyordum. Ne kadar yalnız olduğum hakkında. Seneler sonra kedileriyle yaşayan yaşlı bir kadın olmam fazlasıyla muhtemeldi.
Kafamdaki düşünceleri uzaklaştırıp ana salona gittiğimde yüzüme çarpan soğuk titrememe sebep olmuştu. Sabah beri Doruk'un bana tahsis ettiği odada televizyon izlemekten sıkılmıştım.
Her şey bir yana bir yerleri yumruklayıp stres atmak zorundaydım. Birkaç gün önce şans eseri Doruk'un sevgilisiyle tanışmıştım. Elif ile. Bana bakışlarını bir türlü aklımdan söküp atamıyordum.
Eldivenlerimi girişteki dolaptan alıp kum torbasının yanına gittim. Kendimi o kadar değersiz hissediyordum ki.
Ağlamamak için burnumu çekerken cebimden telefonumu çıkardım ve youtubea girdim. Müzik çalarsa belki dikkatim biraz dağılırdı.
Bir müddet ne açsam diye düşündüm. Normalde tatlı tatlı şarkılar dinleyen sakin bir kızdım. Fakat nasıl oldu bilmiyorum, arama kısmına 'Yıldız Tilbe' yazdım. İlk çıkan şarkıyı açtım ve telefonu kenara bıraktım. Salon boş olduğundan ses yankılanıyor, sözler iki kat daha etkili oluyordu üzerimde.
Hiç ısınmaya gerek duymadan kum torbasına bir yumruk geçirdim. Bir tane daha. Bir tane daha. Bir yandan da dinlediğim bunalım şarkıya gülüyordum. Sinirlerim bozulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doruk Sinangil
General Fiction"Kitaplar başka kitaplardan söz ederler ve her öykü daha önce anlatılmış bir öyküyü anlatır." O sadece Sinangil ailesinin tek oğlu değil, aynı zamanda öfke problemi olan amatör bir boksör. Herkesin gözünde büyüttüğü, kendi içinde bir o kadar sade b...