UYARI:
Kitaptaki karakterleri daha iyi anlamanız açısından Mum Işığı - İstanbul'u okumanızı öneriyorum.
Kitaplar başka kitaplardan söz ederler ve her öykü daha önce anlatılmış bir öyküyü anlatır.
Umberto Eco - Gülün Adı
Doruk
"Öfke bir renk olsa hangisini seçerdin?"
Dirseğimi koltuğa dayayıp hafifçe yerimde doğruldum.
"Mavi"
Gözlüklerinin üstünden bana baktı ve hemen ardından defterine bir şeyler yazmaya devam etti. Değişik bir kadındı, evet ama daha önce görüştüğüm onlarca psikolog gibi neye ihtiyacım olduğunu tam anlamıyla çözebilmiş değildi.
Ben Doruk Sinangil. Öfke problemi olan, hayatı istemediği noktalara sürüklenen, herkesin gözünde büyüttüğü ama aslında sadece yirmi iki yaşında basit bir genç.
"Mavi ile öfke arasında nasıl bir ilişki kurdun?"
Yeni psikoloğuma sabırla baktım. Her seferinde sil baştan aynı şeyleri yaşıyorduk. Hafifçe nefesimi dışarı verdim.
"Öfke bir eşya olsa hangisini seçerdim sorusu daha iyi bir başlangıç bence. Önceki psikologlar genelde bu soru ile başlamışlardı. Sakıncası yoksa size neden renk temalı bir başlangıç yaptığınızı sorabilir miyim?"
Sorum dudaklarının kenarında belli belirsiz bir gülümseme yaratırken hafifçe yutkundu ve önündeki defteri kapattı.
"Denenmemişi deniyorum Doruk. Bugünlük bu kadar. Tanışma seansı olarak düşün bunu. Cuma günü yine görüşürüz."
Cevap olarak kibarca gülümsedim ama zaten bana bakmıyordu. En başta dediğim gibi, değişik bir kadındı. Yapı olarak daha önce görüştüğüm psikologlara pek fazla benzemiyordu.
Yeni psikolog hakkında düşünmeyi daha sonraya erteleyerek askılıktan paltomu aldım ve dondurucu soğuğa kendimi hazırlayarak merdivenlere yöneldim.
Aralığın son günleriydi ve havada kar soğuğu vardı. Karlı havalardan her ne kadar hoşlansam da yağması taraftarı değildim çünkü her sene olduğu gibi bu sene de omuzlarımda bir organizasyonun yükü vardı. Her şey sorunsuzca olup bitsin istiyordum.
Keskin soğuk hücrelerimi sararken sonunda dışarı çıkabilmiştim. Cebimdeki telefonun titremesiyle organizasyonu düşünmeyi sonraya erteledim ve gelen aramaya baktım.
Özge.
"Efendim ufaklık"
Çocukluktan beri nefret ederdi kendisine ufaklık dememden ama elimde değildi. Özge doğduğunda dört yaşındaydım ve çoğu çocuğun aksine bir kardeşimin olması fikri cazip gelmişti. Yirmi iki senelik hayatımda ilk sahiplendiğim insandı Özge. Kimsenin yerini dolduramayacağı, herkesten koruduğum ufak kız kardeşim.
"Doruk başlama yine" dediğinde yüz ifadesini hayal edebiliyordum. Muhtemelen gözlerini devirmiş, söyleyeceği şeyi unutmamaya çalışıyordu. "Ben sadece terapi nasıldı diye soracaktım. Yani..."
"İyiydi" dedim lafını keserek. "Aslına bakarsan her zamanki gibi"
Bir süre ikimiz de sustuk. Sanki söyleyeceği kelimeler üzerinde itinayla düşünüyor gibiydi.
"Abi.." dediğinde sesindeki kararsızlığı net bir şekilde hissediyordum. Çünkü sadece çekindiği zaman bana 'abi' derdi. Ya da bir şey sakladığında. Şimdilik ikinci ihtimali eleyip söyleyeceklerine kulak verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doruk Sinangil
General Fiction"Kitaplar başka kitaplardan söz ederler ve her öykü daha önce anlatılmış bir öyküyü anlatır." O sadece Sinangil ailesinin tek oğlu değil, aynı zamanda öfke problemi olan amatör bir boksör. Herkesin gözünde büyüttüğü, kendi içinde bir o kadar sade b...