Multimedia Egemen.
Naz
Üç gündür ne okula ne de başka bir yere gitmiştim. Abimi aramıştım ama açmamıştı, o her şeyin yolunda olduğunu söyleyene kadar normal hayatıma dönemezdim. Tanımadığım adamlar akşam vakti evime geldiğinde net bir şekilde anlamıştım bunu. O an Doruk yanımda olmasa bu kadar soğukkanlı olabilir miydim bilmiyordum.
Doruk. Onun hakkında kafamda binlerce şey vardı. Yaşadığımız ilginç bir tesadüf üzerine işten kovulmama rağmen beni bulmuş, evime kadar gelmişti. Sonrasında abimin peşindeki adamların evime gelmesi ve Doruk'un beni yalnız bırakmayıp buraya kadar getirmesi. Düşününce film senaryosu gibiydi her şey.
Ne kadar iyi bir insan olduğunu görmemek için kör olmak lazımdı. Bana kalacak yer verdiği yetmezmiş gibi sorunlarımla da ilgileniyordu. İçten içe beni sahiplendiğini hissediyordum.
Geçtiğimiz üç gün içinde onunla vakit geçirirken ne kadar eğlendiğimi fark etmiştim. Beceriksiz ve ciddiyetsiz olmama rağmen beni çalıştırmaktan sıkılmamıştı. Diğer boksörlerin şaşkın gözlerinden bu durumun normal olmadığını net bir şekilde anlamıştım. Öyle ki kulüpte çalışan eğitmenlerden biri Doruk yokken bana bilmediğim birkaç detayı anlatmıştı. Söylediğine göre Doruk bu okulu açtığından beri bir kez olsun eğitmenlik yapmamış. Tabi bunu öğrenince biz çalışırken etrafımızı saran şaşkın bakışlar daha bir anlamlı olmuştu.
Bunun dışında başka bir şey daha öğrenmiştim. Pek önemli miydi bilmiyordum ama buraya geldiğim gün ortaya çıkan sinir bozucu çocukla ilgili. Öğrendiğime göre adı Ekim Sinangil'di ve Doruk ile kuzenlerdi. Şimdilik tek bildiğim buydu. Tabii bir de birbirlerinden nefret ettiklerini biliyordum. Birinin söylemesine gerek yoktu bunu, fark etmemek imkansızdı.
Derin bir nefes alıp Zeytin için hazırladığım mamayı kaba boşalttım. Kokuyu alır almaz yattığı yerden kalktı ve koşarak yanıma geldi. Önce minik burnunu kaba yaklaştırıp kontrol amaçlı kokladı. Sonrasında kafasını kaba daldırıp şapur şupur yemeye başladı. Onu izlerken öyle dalmışım ki birinin kapıyı tıklattığını çok geç fark ettim.
Geç fark etmiş olmanın verdiği panikle 'Evet?' dediğimde kapı yavaşça açıldı ve Doruk içeri girdi.
İyi insan lafının üstüne gelirmiş diye içimden geçirirken gülümsememe engel olamadım. "Hoşgeldin"
"Hoşbulduk" diye cevap verdiğinde bakışları Zeytin'e kaydı, ardından tekrardan beni buldu. "Kedin çok sevimli"
"Bence de" dedim ve ekledim: "istersen sevebilirsin"
Bir an şaşkın bir şekilde duraksadı ve kararsızca bana baktı. Sanki önemli bir detayı atlıyormuşum gibi. Ya da bilmediğim bir detay.
"Benim kedilere alerjim var" dediğinde son düşündüğümde ne kadar haklı olduğumu anladım ve mahcup mahcup gülümsedim. Sonuçta bu oda ona aitti ve ben buradan gittiğimde geriye Zeytin'in tüyleri kalacaktı.
Benden cevap gelmeyince "çalışmaya başlayalım istersen" dedi.
Üç gündür birlikte çalıştığımız kadarıyla dünyanın en sabırlı öğretmeni olduğunu söyleyebilirdim. Benim tüm o ciddiyetsiz ve sakar tavırlarıma rağmen temel boks tekniklerini öğretmeyi başarmıştı.
Birlikte ana salona girdiğimizde her zamanki kadar kalabalık olmadığını fark ettim. Gerçi çok da önemli değildi, onunla konuşurken etraftaki insanları unutuyordum.
"Eldivenlerin" diye uyardığında ikiletmeden girişteki dolaba gittim ve her zaman kullandığım kırmızı eldivenleri aldım. Doruk'un zaten kendi eldivenleri vardı. Hızlıca eldivenlerimi giyindim ve yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doruk Sinangil
General Fiction"Kitaplar başka kitaplardan söz ederler ve her öykü daha önce anlatılmış bir öyküyü anlatır." O sadece Sinangil ailesinin tek oğlu değil, aynı zamanda öfke problemi olan amatör bir boksör. Herkesin gözünde büyüttüğü, kendi içinde bir o kadar sade b...