17 - Biz

13.1K 910 63
                                    

Naz

Soğuk yüzümü uyuştururken adımlarımı Doruk'a göre ayarlamaya çalıştım ve derin bir nefes aldım. Bana sarıldıktan sonra pek bir şey konuşmamıştık, eşyalarını alıp üzerini giyinmişti. Sonrasında da oyalanmadan çıkmıştık.

Hafifçe burnumu çekerken birbirine kenetlenmiş ellerimize baktım. Bir şey söylesin istiyordum. Herhangi bir şey. Beni rahatlatacak, duymam gereken bir şey.

Belli belirsiz bir şekilde ürperdiğimde mavi bakışlarını bana çevirdi. Sanki iyi olduğumdan emin olmak istiyormuş gibi.

"Üşüdün mü?" dediğinde durdu ve hafifçe elimi bıraktı. Cevap vermedim, sonunda bir şey söylemiş olmasının şaşkınlığını yaşıyordum.

Tek kaşını hafifçe kaldırdığında yüzü ifadesizdi. Elini hafifçe yanağıma dokundurduğunda yanağımdan boynuma doğru bir sıcaklığın yayıldığını hissettim. Bakışlarımı istemsiz olarak yere indirince yavaşça elini çekti ve üzerindeki paltoyu çıkardı.

"Gerek yok" dediğimde itiraz etmeme fırsat vermeden omuzlarıma örttü ve iki eliyle paltonun yakalarını birleştirdi.

Sessizlik.

Nefesini hafifçe dışarı verdiğinde aramızda çok az mesafe vardı. Bakışlarını üzerimde hissediyordum.

"Ne düşünüyorsun?" dedi buz gibi bir sesle. İrkilerek kafamı kaldırmamla tekrardan bakışlarımı kaçırmam bir oldu. Bakışları o kadar bilinmez, o kadar ürperticiydi ki.

Birden burnumda bir ıslaklık hissettim. Ardından alnımda. Yavaşça kafamı kaldırdığımda şaşkınlığıma engel olamadım.

Kar yağıyordu.

Hafifçe yutkunduğumda cesaretimi toplayıp Doruk'un gözlerine baktım. Kar umurunda değildi sanki, tüm dikkatini bana vermiş, cevabımı bekliyordu.

"Kim olduğunu.." dedim hafifçe duraklayarak. "Merak ediyorum"

Ne söylemiş olduğumu idrak ettiğimde kalbim duracak gibi oldu. Evet, gerçekten sormuştum. Cevabıyla yüzleşecek cesaretim olmadığı halde.

Bakışlarında ufak bir dalgalanma oldu ama kendini topladı. Ne hissettiğini çözmek imkansızdı.

"Kim olmamı isterdin?" dediğinde sesinde en ufak bir duygu kırıntısı dahi yoktu.

Kalbimin atışını düzene sokmaya çalışırken bakışlarımı tekrardan yere indirdim. Şimdi ne cevap vereceksin Naz?

"Özür dilerim" dedim yutkunarak. "Yine sonunu düşünmeden konuştum"

Bakışlarımı ısrarla kaçırıyordum fakat yüzüne bakmasam da bir şekilde gülümsediğini hissettim. Soğuk, belli belirsiz.

"Özür dilemene gerek yok" dediğinde kollarını hafifçe belime doladı ve başımı göğsüne yaslamama izin verdi.

"Aksine..." diye ekledi bir an için duraksayarak. "Sorun hoşuma gitti"

"Ne demek istiyorsun?" dedim tedirginliğimi bastırıp başımı göğsüne daha çok gömerken. Bu sırada kar durmuş, yerini belli belirsiz bir yağmura bırakmıştı.

"Bana meydan okuman diyorum, hoşuma gitti"

Beynimde kimsin sorusu yankılanırken dudaklarım mühürlenmişti sanki. Bir an nefesim kesilir gibi oldu, hareket dahi edemedim.

"Kim olduğumu biliyorsun" diye fısıldadı saçlarıma ufak bir öpücük bırakırken. "Korkma benden. Sana kızgın değilim."

Beynim kaslarıma hareket etmem için komut gönderiyordu ama felçli gibiydim. Bir şey yapmalıydım. Kaçmaya çalışmalıydım.

Doruk SinangilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin