"Burak, abisi kalkın artık."
Emre abinin sesi geliyordu kapının önünden. Gözlerimi açmadan, yeniden uykuya dalmaya çalıştım. Burak' ta uyanmamış olmalıydı. Emre abi bu sefer kapıyı tıklattı. Yine ses gelmeyince de açtı.
"Uya...",
Burak "Şşş." Diyerek susturdu onu. Emre abiyi göremesem de olduğu yerde hareketsiz kalmış olmalıydı. "Zeliha kahvaltıyı hazırlamış." Dedi fısıldayarak.
"Okula gitmesi gerekmiyor mu?"
Diye sordu sonra. "Uzaklaştırması var" dedi Burak sessiz konuşmaya çalışarak. "Sen okula gitmeyecek misin?" dedi Emre abi. "Bırakamam onu böyle. Hiç iyi değil. Babasıyla da kavga etmiş sanırım."
"Benim sabah için bir işim yok. Birlikte kahvaltı yaparız diye düşünmüştüm."
"Gece kaçta geldin abi?"
Dedi Burak. Sesinden ima akıyordu. Emre abi duraksadı. "Boş ver" dedi sıkılmış bir sesle. Ben de dün gece neler olduğunu deli gibi merak ediyordum. Emre abinin, Burak' a olan hassasiyeti beni şaşırtıyordu. Onu korumayı her şeyin üstünde tutuyordu.
Daha önce bir abi kardeş ilişkisine bu kadar yakın olmamıştım. Ve bir abim olmasının nasıl bir his olacağını düşlemeye çalıştım. Aile üyeleriyle ilgili o kadar eksik bilgiye sahiptim ki.
Bir anne, kardeş, abi, abla ya da gerçek bir baba nasıl davranır, ne yapar hiçbir fikrim yoktu. Aileden birini kaybedince diğer parçalarında birbirinden koptuğunu sanıyordum lakin Burak ve Emre abi birbirlerine daha da sıkı tutunmuş gibi görünüyorlardı.
Gözlerimi açtım.
"Günaydın melek."
Dedi Burak. Gördüğüm ilk şey kestane rengi gözleriydi. Hayal etmekten hep çekindiğim bir hayalin gerçeğe izdüşümünü yaşıyordum.
"Günaydın" dedi gülümseyerek. Gözlerimin şiştiğine, dudaklarımın da solgun durduğuna emindim. Saçlarımda karmakarışık olmalıydı.
Neyse ki bana bir hortlağa bakıyor gibi bakmıyordu. "Günaydın" dedi Emre abi bana göz kırparak. Onu çok sevmiştim. Dün gece ne atlatmıştım bilmiyordum fakat bunu ona borçluydum. "Hadi kalkın, yüzünüzü yıkayın." Dedi Emre abi.
Burak gözlerini ovuşturarak "Tamam" dedi. Ben de yatağın üzerinde doğrularak kendime gelmeye çalıştım ve kalktım. Adamın odasında banyo vardı ve bu bana aşırı derecede lüks geliyordu. Banyoya girdim ve yüzümü yıkamaya başladım. Burak' da içeri girdi.
Yüzümü yıkadıktan sonra aynadaki yansımasına gözlerimi kilitledim.
"Çok mutluyum."
Dedim, minnettar bir ifadeyle. Huzur beni çepeçevre sarmıştı ve ben çok mutluydum. Kollarını boynuma dolayıp, saçlarımı öptü.
"Ve mutluluk bir kibrit çöpü. Artık ne kadar yanarsa."
"Kimden bu?" dedim gülerek.
"Cansever."
Dedi saçlarıma iyice gömülürken. Onu gerçek anlamda tanımaya başlayalı çok kısa bir süre olmuştu ve hakkında bildiklerim parmakla sayılacak kadar azdı aslında. Şiir seviyordu. Özellikle de Edip Cansever' e ayrı bir takıntısı olduğunu düşünüyordum. Yerçekimli karanfili anımsadım.
Cansever' i bile Burak' tan daha iyi tanıdığımı fark edince istemsizce güldüm. "Ne oldu?" dedi yüzünü yıkamak için suyu açarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAMDAN KALP // #Wattys2017
Teen FictionYEDİ YIL ÖNCEYDİ. ON YEDİ YAŞIMDA TÜM KADERİMİ BAŞTAN YAZACAK ŞEYLER YAŞAYACAĞIMI NEREDEN BİLECEKTİM Kİ...