14. BÖLÜM:SUSKUNLUK

553 244 3
                                    

Ellerimi istemsizce karnımın üzerine götürmüştüm. Üzerinden fazla bir zaman geçmeyen yaram, yeniden alev alarak yanmaya başlamıştı sanki. Burak, yanına oturduğu adamla gülerek bir şeyler konuşuyordu. Buz kesen bedenimi neyle çözeceğimi bilmiyordum. Donakalmış bir şekilde masaya sabitlediğim gözlerimle, yüzünü incelemeye çalışıyordum.

Kaç katına çıktığını bilmediğim nabzımın hızına damarlarım daha fazla dayanamayacaktı. Yüzümde beliren ifadeden habersizdim fakat tahmin edebiliyordum.

"Melek?"

Dedi Burak yüzündeki gülümsemeyi bırakmadan. Cevap vermiyordum.

"Bir şey mi oldu Hale?"

Burak' ın bana döndüğünü görünce dikkatini bana verdi. Koyu saçlı adam bakışlarıyla kesince gözlerimi, yalnızca bir şey yok diyebildim. Şimdi de gözlerimi yaralamıştı... Keskin metal karnımın üzerinde raks ederken de aynı gözlerin nefretinde boğulduğumu anımsadım.

Öyle ani olmuştu ki her şey, yardım istemeli miydim, bağırmalı mıydım bilmiyordum. Genç duruyordu, Burak' la yaşıt olmalıydı.

"Tanıştırmayacak mısın?" dedi Burak' a dönerek.

"Hale," dedi eliyle saçımı kulağımın arkasına koyarken.

"Bora, okuldan arkadaşım." Dedi bana bakarak .

Demek emelinde muvaffak olamayan katilimin adı Bora' ydı. Tüm gücümü toplayarak gözlerinin içine baktım.

Burak' a bir şey söylemeli miydim, bilmiyordum. Yalnızca susuyordum. Susması bazen sessiz bir çığlık bir kadının. Burak ' ın bunu duymasını diliyordum. Bu adam beni bıçakladı desem, çıldırdığımı mı düşünürdü?

Bana bir kez bile mutlu olma şansı vermeyen hayat, asla basit görevler öngörmüyordu, sınırlarımın hep uçlarında geziyordu yaşadığım her şey. Daha ne kadar zorlanabileceğimi bilmiyordum.

"Memnun oldum." Diyebildim. Ben belki yalan söylüyordum ama o gerçekten memnun olmuşa benziyordu.

Burak' ın varlığıyla güvende hissetmeye çalıştım. O varken, bana bir şey olmazdı. Ya da en azından öyle olacağını umuyordum. Sahnedeki genç adam mikrofonu bıraktı ve eliyle bizim masadaki minyon sarışını çağırdı. Sarışın, hızla kalktı. Gülümseyerek ve zıpladığını düşündürten bir yürüyüşle sahneye gitti.

Mikrofonu devraldı ve genç adamla gülüşüp bir şeyler konuştuktan sonra onun bizim masaya yönelmesini bekledi. Anlaşılan o da, fakülteden arkadaşlarıydı. Neva ve Eda çoktan kaynaşmışlardı. Bunu görünce ne kadar yabani bir insan olduğumu bir kez daha tescillediğimi fark ettim.

Sarışın, Burak' ı da sahneye çağırıyordu. Burak bana tek kaşını kaldırarak bir bakış attı. Beni o psikopatla yalnız mı bırakacaktı? Gitmesini istemiyordum.

"Burak,"

"İçki yok melek."

"Burak gi.."

"Melek itiraz istemiyorum, içmeyeceksin." Lafı ağzıma öyle bir tıkmıştı ki ona sinirlenmeden edemedim. Arkasından, gitme diye fısıldayabildim sadece... Sahneye geçti ve gitarı alıp mikrofonu ayarlamaya koyuldu.

Yalnız değildim. Neva vardı, sevgilisi. Eda, Kağan. Bu adamla yalnız değildim. Fakat o gün de yalnız olmadığımı anımsayınca düştüğüm dehşet kuyusundan kendimi alamadım. Bacaklarım titriyordu. Ve zaten bacaklarımı süzdüğü için bunu çok net bir biçimde görebiliyordu.

CAMDAN KALP // #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin