24.BÖLÜM:SON ŞANS

351 103 4
                                    

Müzik odasının sonuna dek çekili perdeleri, kendi kasveti kendine yeten kalbimi daha da karaya boğuyordu. Ahşap zeminin ve rutubetin birbirine karışan kokusu etrafa sinmişti.

Zihnimden parmak uçlarıma kadar ilerleyen her neyse, tuşların üzerinde tiz bir çığlık çıkarıp sönüyordu. Kollarım saatlerce aynı pozisyonda durmaktan ağrıyorlardı. Gözlerim, karanlığın tek renk görüntüsünde daha az yorulurken, biraz kapansalar hiç fena olmayacaktı. Geceleri uyumuyordum.

Kazanmak ve kaybetmek hayatım boyunca hiç keskin virajlar olmamışlardı. Bu kez farklıydı. İlk kez bir şeyi yalnızca kendim için yapmadığımı hissediyordum. Aşık olduğum adam benden bunu bekliyordu ve onu hayal kırıklığına uğratamazdım. O bursu alacaktım.

Ahşap kapıdan yankılanan sese kulak verdiğimde, parmaklarım da durdular.

"Girebilirsin."

"Konuşabilir miyiz Hale?" dedi kısık bir sesle. Asya' nın mahcup bakışlarına nasıl karşılık vereceğimi bilemedim. Sağ yumruğum kendiliğinden sıkılmıştı. "Ne hakkında?" dedim sorgulayan bir sesle. Etrafa bakındı ve sonra tekrar bakışlarını gözlerimde sabitledi.

"Burada konuşabiliriz." Dedim sıkılmış bir tavırla. Yavaş adımlarla içeri girdi. Yanıma yaklaşıp, arkadaki sandalyelerden birini piyanonun yanına çekti. Ben onun ağır hareketlerini soğukkanlı olmaya çalışarak izlerken, ifadesiz bir yüzle konuştu.

"Yasemin." Dedi tepkimi bekleyerek. "Ne olmuş Yasemin' e?" dedim kaşlarımı çatarak. Asya' nın gözlerinin kuytularında, canımı acıtmak için hazırladığı o şeyi aradım.

"O gidiyor."

O an, garip bir şey hissettim. Sanki karşımdaki anlamadığım bir dilin sözcüklerini kullanmışçasına gözlerine bakmaya başladım.

Bir şimşeğin gürültüsü ve görüntüsü arasındaki o fark kadar bir süre kaymayla, bu bilginin zihnime girişi gerçekleşti. İçimdeki heyelana kapılıp, mahsur kalan duygularımı orada kalmaları için nefessiz kalmaya zorladım. Aşırı tepkiler vermek üzereydim. Gözlerim acımaya başlarken, dişlerimi sıkarak buna engel olmaya çalıştım.

"Nereye?" dedim sert bir ifadeyle. Güç almak için ellerimi piyanodan ayırmadım.

"Milano Konservatuarı' na." Dedi tepkimin hiçbir anını kaçırmamak için bakarken.

Milano

"Ne, ne zaman?" dedim sesimin titremesine engel olmayarak. "İki güne gidiyor. Bugünde evraklar için geldi okula. İlişiği kesildi. Ha bir de son sınavı vermesi gerekiyor."

Giuseppe Verdi tekniği zayıf diye girememiş miydi bu konservatuara? Yasemin nasıl girecekti? O an sarışın şeytanın elinde o yay ve kemanla ne kadar usta olduğunu anımsadım.

"Neden dönem bitmeden gidiyor?" dedim gözlerimi kısarak. "Biraz kalıp dil işini tamamen halletmek istiyor."

Bu çok saçmaydı. Yasemin' in İtalyancası, anadilini konuşan bir İtalyan' dan güçlükle ayırt edilebilecek kadar kusursuzdu. Bu bir oyun olmalıydı.

"Bunun çok saçma olduğunun sen de farkında mısın?" dedim gözlerimi kısarak. Evet anlamında başını salladı.

"Okulun eğitim yılı Temmuz' da başlıyormuş. Şimdiden gidip sınavlarına ve mülakata girmesi gerekiyor."

Gerçek olmadığına inanmayı o kadar istiyordum ki şüphe duymak için elimden geleni yaptım. Ne yazık ki, Asya' yı yalan söyleyip söylemediğini anlayacak kadar iyi tanıyordum. Kafam allak bullaktı.

CAMDAN KALP // #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin