“Baba.” Yine oluyordu işte, küçük kızının neşeli sesini duyuyor, ordan oraya koşturmasını görüyordu. “Baba.” kızının sesi uzaklardan gelmeye başladığında kendisini tekrar aynı kabusun içinde buldu, tekrar o kan kokan yerde azrail ile köşe kapmaca oynuyordu. “Baba.” çaresiz ve korkmuş sesi aradı bir müddet, oysa bir iki saattir yatağında uzanmıyor muydu sadece? Nereden düşmüştü yine bu kabusun içine. “Katsuki, kurtar beni.” beyninde yankılanan yardım çığlıklarını susturmak için cenin pozisyonuna geçti ve kulaklarını elleriyle sıkı sıkı kapattı. “Baba, sen benim kahramanımsın.” neşeli ses peşini bırakmıyordu. Suçluluk hissediyordu, tekrar. “Baba, yardım et.” Sus. “Baba kurtar bizi.” Sus. “Pro-Hero DynaMight, tek umudumuz sensin.” Sus. “Başka bir hayatta, tekrardan, Katsuki.” Sus.
Acı, hissettiği tek şey buydu. Bazen bunun için bile Tanrı'ya teşekkür ediyordu. En azından hala bir şey hissediyordu, hala insandı. “Baba.” beynindeki çığlıklar susmuyordu, ne kadar söylerse söylesin olmuyordu. “Senin suçun baba, bizi koruyamadın, senin suçun, senin suçun, senin suçun!”
“Benim suçum değil!” Kocaman bir çığlıkla beraber kan ter içinde açtı gözlerini genç adam. Bir müddet karanlık odaya baktı, gerçekle rüyayı ayırt edemiyordu, az önce gördüğü, duyduğu şeyler gerçek miydi?
Küçük kız, babasından aldığı saçlarını yüzünden çekti tombul elinin avuç içiyle, terlediği için yüzüne yapışmıştı saçları. Yanındaki gece lambasını açtı ve iki kişilik, kocaman yatakta emekleyerek babasının kucağına çıktı, “Baba?” dedi uykulu sesiyle şaşkın şaşkın.
Katsuki önündeki kızı incelemeye koyuldu; Saç renkleri bire bir aynıydı, göz şeklini annesinden rengini yine kendisinden almıştı, upuzun kirpikleri yukarı doğru kıvrılmış, kocaman yanakları terlediği için kızarmıştı, hafif kilosu beyaz tenine oldukça yakışırken Katsuki'nin aklına önündeki kızın cansız bedeni gelmişti. Küçük kızı kucağından indirmiş, eliyle ağzını tutmuş ve klozete koşmuştu. Midesindeki bütün her şeyi klozete dökerken neler olduğu konusunda hala kafası karışıktı.
Ağzını temizledi, kendine geldikten sonra evin tek ışığı yanan yere, mutfağa gitti. Y/n'i ağzı dolu bir şekilde yemek yerken görünce hiçbir şey demeden mutfağın perdesini araladı ve dışarıya baktı. Polis arabalarının mavi kırmızı ışığı yoktu, yıkık dökük binalar yoktu, bedenleri parçalanmış insanlar yoktu, kan yoktu... Rahatlamış bir nefes aldı, arkasını döndü ve kendisine tuhaf tuhaf bakan kız ile buluşturdu gözlerini.
“Yine mi o kabuslar?” genç kız ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra konuştu, Katsuki masadaki yerini alırken konuşmaya bile mecali yoktu. Kafasını sallayıp kızı onaylayınca gövdesine dolanan kollarla kocaman gülümsedi. “Katsuki, bu kadar kafana takmamalısın.” “Biliyorum ama,” dedi sarışın. Gözlerini kaçırdı ve sevdiği kadını kucağına çekti. “Seni ve kızımızı kurtaramadım, heryerde parçalanmış cesetler, kan kokusu,” başı dönmeye başladı. Kan kokusu tekrar burnunu doldurmuş gibiydi. “Bunlar olmayacak Katsuki, bizi kurtaracağına ve canın pahasına bizi koruyacağına eminim. Lütfen, biraz rahatlamaya çalış. Ajansından bir kaç gün izin almaya ne dersin?” başıyla onayladı sarışın. Bu iyi olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓛𝓲𝓶𝓸𝓷𝓵𝓾 𝓴𝓮𝓴
Fanfic"𝐿𝑖𝑚𝑜𝑛𝑙𝑢 𝑘𝑒𝑘 𝑖𝑠𝑡𝑒𝑟 𝑚𝑖𝑠𝑖𝑛?" "𝐿𝑖𝑚𝑜𝑛𝑙𝑢 𝑘𝑒𝑘𝑡𝑒𝑛 𝑛𝑒𝑓𝑟𝑒𝑡 𝑒𝑑𝑒𝑟𝑖𝑚." ~ 𝙺. 𝙱𝚊𝚔𝚞𝚐𝚘𝚞 𝚑𝚊𝚢𝚛𝚊𝚗 𝚔𝚞𝚛𝚐𝚞. #bakugou'da 1,21 bin hikaye arasında #1 #anime'de 8,5 bin hikaye arasında #1 #bnha'da 2,83 bin hika...