2

212 37 20
                                    

---
bir önceki bölümü sevmişsiniz,
teşekkür ederim❤
---

"Günaydın."

Önümdeki pastayı süslerken Mark'ın omzuma öpücük kondurup uykulu sesiyle mırıltılar çıkarınca arkama dönmüş elimde kalan çileği Mark'a uzattım.

"Günaydın mı? Saat öğleden sonra 3 oldu Mark! 3!"

Kıkırdayıp Mark'ı izlerken kollarımı boynuda birleştirmiştim. Çileği yarı kapalı gözleriyle yiyor arada kendi haline kıkırdıyordu.

"Ne yapayım, çok yorulmuşum."

Gözüne gelen saçlarını itiştirip elimi yanağına koyarak uzanıp dudağını öpmüştüm. Bu minik günaydın öpücüğü olacaktı. Olacaktı ama olmamış, öpücük usulca uzun süreli bir öpüşmeye dönmüştü. Şimdi ise mutfaktan çıkmış, ben Mark'ın kucağında öpüşerek odamıza gidiyorduk.

Mark stajına başladığından beri eve her gün yorgun geliyor duş alıyor ve mayışıyordu. Kıyamadığım içinde sırf isteklerim için asla onu uyandırmıyordum.

Yatağa uzanıp onu üzerime çektiğimde Mark yüzümün her yerine tatlı buseler bırakmıştı. Yine sanki ilk kezmiş gibi hissediyordum. Hani ilk kez olunca garip bir heyecan basardı ya bize.

Ellerim ensesindeki saç tutamlarıyla oynarken oda bu sıcak ayda ferah tutsun diye giydiğim salaş gömleğin düğmelerini çözmüş boynuma, göğsüme, karnıma öpücükler ve izler bırakmıştı ki, ta ki telefonu çalmıştı.

İlk çalışında ben açmamasını söylemiştim, ikinci çalışında açmamıştı ama üçüncü çalışta ayrılmak zorunda kaldığımızda telefonunu oflayarak açmıştı. Yine üzerimde bir eli elimdeydi. Sonra bi  anda üzerimden kalkmış ağzını kıpırdatarak işe gitmesini söylemişti.

O hafta sonu da adam akıllı sevgilimi göremeyince canıma tak etmişti ve okul çıkışı Mark'ın şirketine girip bir anda ofisi basmıştım evet yapmıştım.

"Bebeğim ne oluyor?"

İçeriye pat diye girmemden sandalyeden düşecek gibi olsa da kendini toparlayıp yanıma gelmişti.

"Seni özlüyorum."

Kollarımı sımsıkı Mark'a sarıp kokusunu içime çekmiştim. Biri çıkıp aşık olup o çocuğu göremeyince nefesin kesilecek deseydi. İnanmazdım. Gerçekten ama durum böyleydi. Gerçekten Mark'ı göremedikçe nefesim kesiliyordu.

Geriye kalan dakikalarımız ben Mark'ın kucağında önümüzdeki asistan kağıtlarıyla ilgilenmekle geçmişti. Mark benim seçmemi istediğini söylemişti ama hiç birini beğenmemiştim.

"Bunların hepsi sinsi gibi duruyor. Bence asistanın ben olayım."

Mark ise bunu kabul etmiyordu.

"Olmaz bebeğim."

"Neden asistanlarınla mı oynaşacaksın yoksa?"

"Donghyuck, sen burada asistanım olursan ben nasıl işime vereceğim kendimi? Zaten tüm gün aklımdasın."

Açıkcası şirket batsa bile umrumda değildi.

"Tamam, patron ne yapayım ben şimdi?"

Onu takmamıştım ve o da başını iki yana sallayıp kıkırdamıştı.

"Öp beni Donghyuck. Sen ilk olarak beni öp."

Şirkette işe başladığımdan bu yana herkes Mark'ın ilişkisi olup olmadığını soruyordu. Mark ise ilişkimizi söyleme taraftarıydı ama buraya torpilli girdiğim belli olsun istemiyordum. Sonuçta benden iyi olan kişiler başvurmuştu.

"Öğrenebildin mi bir şeyler?"

Son 3-4 gündür yanıma gelen ve bana açık açık sevgilimden hoşlandığını söyleyen kız yine gelmişti.

"Ay valla neler öğrendim. Bizim Mark bey hetero değil, eşcinselmiş canım ya."

Demiştim. Artık pes etmesini istiyordum.

"Bana karşı koyabileceğini sanmıyorum, bu yüzden erkek arkadaşı umrumda değil."

"Erkek arkadaş deme, evlenmişler bile çoktan. Evlatlık bebek için başvurmuşlar hatta."

Yalan olabilirdi ama olmayacak şey değildi sonuçta.

"Ikimizin geninden oluşan bir bebek verirsem, eminim o salaktan kurtulabilir."

Gülümseyerek kalktığında sinirle yavaşça kalkmış zaten götürmem gereken dosyayı olarak içeriye girmiştim.

"İmzalamanız gereken dosyalar var."

Masaya dosyayı bırakıp Mark'ın incelemesini izlerken, Mark ayaklanmış ve kapıya ilerleyip kilitlemişti kapıyı.

"Anlat bakalım sevgilim."

"Bir şey yok, yine senin hayranların işte."

Dosyayla değil benimle ilgileniyordu. Beni kucağına almıştı ve beni dinliyordu.

"Mark, benimle evlensene."

"Ne?"

"Duydun işte. Evlenelim."

---
umarım sevmişsinizdir :"

on yıl etkisi, markhyuck.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin