"Mark ben okuyacağım daha!"
Neyi mi tartışıyorduk, hm sadece dinleyin.
"Bebeğim, ben ikimizin yerine çalışıyorum zaten. Hem ne gerek var sahiplendiğimiz bebeğe bakarsın olmaz mı?"
"Mark bu bebek işini abartmıyor musun?"
Daha evlenmemiş bir de üstüne bu durumu tartışıyorduk. Mark çocukları severdi. Ama ben de pek sevmezdim işte.
"Sadece yorulmanı istemiyorum."
"Ama benim olmayan sahiplendiğimiz bebeğe senelerce bakmamı istiyorsun evde oturarak."
"Dong-"
"Ben bebek bakmayacağım kabul edersen senin yanında çalışıp dönemimi bitireceğim. Yine kabul edersen şirketinde avukat olarak devam edeceğim. Ama bir bebeğe bakmayacağım ben!"
Sanki Kanada'yı avucumun içi gibi biliyormuşcasına evden çıkmış, dönmeye çalışsam dönemeyecek yollara girmiştim. Ne kadar güzeldi değil mi? Gerçekten bazen sinirlenince kafam allak bullak oluyordu ve cezasını yine ben çekiyordum. Bilmediğim bankta tek başıma oturuyordum.
Sizce ben haklı değil miydim? Ben haklıydım işte! Bu yaşta dizimi kırıp ne Mark'ın parasıyla bir şeyler yapmak istiyordum nede benim olmayan çocuğa bakmak istiyordum. İstemiyordum işte.
Yanıma benden biraz uzun olduğunu tahmib ettiğim yakışıklı bir çocuk geldiğinde elindeki keki bana uzatmıştı. Konuşmuyordu. Ama beden diliyle isteyip istemediğimi sormuştu. Başımı iki yana sallamıştım. Diyetteydim, gerçi bu diyet nikah içindi. Şimdi evlenir miydik bilmiyordum.
"İngilizce konuşabiliyor musun?"
Başımı iki yana sallamıştım.
"Çince?"
Yine başımı iki yana sallamıştım.
"Korece?"
Hemen atılıp hemen evet demiştim. Sanki ilk defa korece konuşuyordum.
"Ben Sicheng Çinliyim."
"Ben Hyuck, Koreliyim."
Karşımdaki güzel yüzlü çocuğa üzgün olduğumu belli etmemeye çalışıyordum ama aklım Mark'ta kalmıştı. Her şeyi geçtim, Mark'la ayrı kalırsam ne olurdu? Mark'la ayrılırsak ne yapardım ben. Ben onsuz yapamazdım işte.
"Neyin var?"
"Hiç, hiç bir şeyim yok."
"Yalan söyleme anlaşılıyor yüzünden."
Devrik cümleleri beni güldürmüştü. Ama Mark'ı özlüyordum, Mark beni bulabilir miydi ki? Telefonumu da bırakmıştım.
"Erkek arkadaşından mı ayrıldın? Ya da kavga ettin?"
"Gay olduğumu nereden anladın ki?"
"Yüzün ben gayim diye bağırıyor da."
Kıkırdadığında bende kıkırdar gibi oldum, ama sonra da boşverdim gülemiyordum.
"Erkek arkadaşımla evlilik öncesi tartıştıkta. İlk defa tartıştık şu 3 senede. Sanırım evlenmeyeceğiz. Hadi bunu geçtim, ben onsuz yapamam ki. Yani evlenmek zorunda değiliz ama onsuz olmaz işte."
Sicheng, saatlerce bana destek çıkmış evimi bulmak içinde benimle kaybolmayı bile göze almıştı ama zaten buna gerek kalmadan Mark beni bulmuştu.
"Donghyuck, aptal mısın sen 2 saattir ağlıyorsun burada."
Aynen böyle demişti. Meğerse, saatlerce yan banktan bizi dinlemişti.
"Ağlama bir daha."
Gözyaşlarımı silmişti tek tek.
"Seninle sadece evlenmek için birlikt-"
"Evlenmeyecek misin benimle?"
Kafa karışıklığımdan olaya atlarken, Sicheng'da bana gülüyordu.
"Donghyuck hadi evimize gidelim. Yarın çok güzel bir gün olacak bizim için hem."
Mark, Sicheng'e teşekkür edip bir şeyler gevelerken kulağına fısıldadığım şeyi de söylemişti. Genelde ben bir şeyler demeye çekinirdim.
"Bu arada yarın evleniyoruz ve bir tane şahide ihtiyacımız olacak. Sen eğer katılmak istersen seni davet etmek istiyoruz."
"Oh, olur tabii."
---
nomin ficimi yayınladım,,
ayrıca taeten ve chanbaek
hikâyelerimde var
ŞİMDİ OKUDUĞUN
on yıl etkisi, markhyuck.
Nouvelles10 Days Effect 2.seri|Özel bölümler Öpücüğün etkisinin 10 gün sürdüğünü söylemiştin. Bugün sana dokunursam bunun etkisinden 10 yıl çıkamayacağından mı korkuyorsun? ─tamamlandı. 150821|221021