3

209 31 12
                                    

"Bebeğim bu sıkışık zamanda nasıl evleneceğiz?"

"Ya sorun değil, hem Jaem ve Jeno gibi yapmalıyız bence. Yoksa bizde ailelerimizin düğün baskısından dolayı mutsuz olacağız. Biliyorsun, annem ve annen aralarından kuş uçta kavga çıkarıyorlar."

Mark'ın ve benim birbirimizi görmek için yanyana geldiğimiz yemek molasındaydık. Hamburgerimi yerken bu konuyu Mark'la tartışıp duruyordum.

"Kıskançlık, ne kadar farklı bir duygu değil mi bebeğim?"

"Ne bileyim, kıskanmadım ki hiç."

Kendi kendimi ele vermiştim ne kadar da güzel.

"Ya bende içeriye biri girince kapıda bekleyen kapıyı dinleyen 174 boylarında kahverengi saçlı çocuk görmüştüm sanki."

"Müşterilerimiz ile ilgilenmek için o. Bir şey istediklerinde yetişeyim diye-hem sen evlenmek istemiyor musun benimle?"

Konuyu değiştirmiştim. Bu kadar kıskanç bir sevgili olmam iyi değildi.

Elimden hamburgerimi alıp masadaki yiyecekleri biraz geriye ittiğinde masaya oturmuş sonrada yüzümü avuçlayarak dudağımı öpmüştü küçük küçük.

"Evlenmek istemiyor değilim, ama bu süreç içerisinde her şey istediğin gibi olmazsa buna çok üzülürüm. Her şeyin tam anlamıyla senin istediğin gibi olması için boş bir anda olmamız gerekmez mi?"

"Ben, büyük bir organizasyon istemiyorum. Aslında organizasyona da gerek yok. Sonuç olarak biz nasıl mutluysak öyle olması gerekmez mi?"

"Peki ya evlenme teklifi? Bunlar ileri de özel olmaz mı? Özel şeyler sonuçta."

"Evlenme teklifini ben ettim zaten, tamam yanımda bir yüzük yoktu bunun için kusura bakma ama eğer bunun çok özel olduğunu düşünüyorsan sonra da erteleyebiliriz."

Sanki Mark evlenmek istemiyorda bahane arıyor gibi gelmişti. Bu yüzden de çok konuşmak istememiştim.

"Evet."

"Pekala sonra ertel-"

"Evet diyorum, evlenme teklifine evet diyorum-Hatta gel!"

Mark'ın şirketteki çalışanları umursamayıp, elimi tutarak şirketten çıkarmasına mı şaşırmalıydım yoksa adımlarımı düzgün atmaya mı çalışsaydım tam bilememiştim ama bir şekilde yara almadan arabaya binmiştik.

"Nereye gidiyoruz?"

"Kanada'ya unuttun mu? Orayı seçmiştik, küçük balayımız için."

[dip not; sadece araştırdığım kadarıyla bir kaynağa baktım kanada da eşcinsel evliliği yasal, bu yüzden yasal değildi
falan demeyin bende emin değilim tamamen]

Saatler sonra, yaklaşık 5 saat kadar sonra bi an gelen Mark'ın fikriyle şimdi Mark'ın büyüdüğü evdeydik. Lisenin ilk dönemine kadar burada yaşamıştı ve sonra da Kore'ye yerleşmişti dediğine göre.

"Buranın temizlemesi gerek, ayrıca buraya yatak falan da almamız gerekiyor o yüzden sanırım burada kalamayız. Sadece görmen için getirdim seni buraya."

Odasındaki pencereyi açmış, içeriye hava girmesini sağladıktan sonra yatağın üzerine oturmuştum.

"Bu yatakta işimizi görebilir."

"Denemek ister misin?"

Saniyesinde hemen yanıma oturan Mark'a kıkırdamış, yaklaştırdığı dudaklarını ittirmiştim.

"Evlenene kadar bekle Mark, ayrıca daha burayı sileceğiz. Ve evde boş bir oda var mı buranın şekli değişsin istemiyorum oraya bir yatak ve bir dolap alabiliriz."

"Burada zaten eşyalı oda var bebeğim, hem ne evlenene kadarı?"

"Duydun işte."

Omuz silkip kalkarken çalan telefonumu bekletmeden kulağıma götürdüm.

"Lee Donghyuck sen bunu bana nasıl yaparsın!"

Telefonun diğer tarafından duyduğum çığlık sesiyle, telefonu uzaklaştırmıştım.

"Sevgilimle Kanada'ya gelirken hesap mı vereceğim sana birde?"

"Mark'tan hoşlandığımı biliyordun! Bir de çıkıp adam evli dedin bana! Biliyor mu eşi Mark'ın onu seninle aldattığını?"

"Açık olacağım, eşimi rahat bırak. Eğer sözümü dinlemezsen seni işten attırmaktan çekinmeyeceğim."

Telefonu kapatmış, beni izleyen Mark'a bakmıştım uzun uzun.

"Kaldır güzel poponu temizlik yapacağız hadi."

Gerçekten abartmıyorum 7 saatin sonunda temizlik bittiğinde, Mark ikimize de pizza sipariş etmişti.

"Donghyuck, burayı kullanmayacağız. Tatilimiz için güzel bir otel buldum bize."

"Ben evi temizledikten sonra mı söylüyorsun bunu?"

Evde üstü çıplak dolaştığından karnına cimcik atmam kolay olmuştu.

"Ya bebeğim, ne bileyim aklıma gelmedi hemen. Evlenmemize en az 1 hafta var ve bana diyorsun ki 1 hafta dokunma bana. Aklım orada kalmış ne yapayım?"

"Sapıksın sen."

Gözlerimi devirip pizzamı yemeye devam etmiştim. Şimdi önümüzde bir film vardı ve ingilizcem iyi olmadığından anlamadığım yerlerde Mark'a soruyordum.

Filmde malum sahneler vardı bu yüzden Mark görmesin diye gözlerini elimde örterken oda benimkini kapatmıştı ve atlayamadığımız için 10-15 dakika gibi bir süre sonra izlemiştik. Film malum sahneleri harici güzeldi.

Bu arada buraya geldiğimizde hemen evlenmek için tarihimizi almış, hatta yüzüklerimizi bile seçmiştik. Eh birde hoş olsun diye aldığımız damatlıklarda vardı. İkisi de beyazdı öyle seçmiştik.

"Ben duşa gireceğim."

İğrenç kokuyordum ve bu yüzden daha fazla bu kokuyla duramazdım.

"Bende geleceğim!"

"Mark, hayır!"

"Elleşmeyeceğim ya uslu olacağım söz veriyorum!"

---
Mark uslu durmadı arkadaşlar
alın spoi

on yıl etkisi, markhyuck.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin