8

166 22 3
                                    

"Sen anlaşılan beni anlamak iste-"

Yine aynı konu için tartışıyorken, kapının çalmasıyla konuyu yarıda kesip ayaklanıp kapıyı açmaya gitmiştim.

Balayı denilen tatilimizden döneli 3 gün oluyordu ve ben hem okula gidecek hemde çalışmaya devam edecektim. Patronum Mark olduğu için, çalışma saatlerim çokta sorun değildi.

"Neredesin Donghyuck ağaç oldum kapıda."

"Geliyorum."

İçeriye geçip ders kitaplarımın olduğu çantayı alırken öylece beni izleyen Mark'a bir şey dememiş çantamı iyice toparlayarak salondan çıkmıştım.

"Öğlen şirkete gel Donghyuck."

"Tamam."

Kapıyı çıkarken kapatmış, o gün öğlene kadar Jaemin'e belli etmemek için hep gülümsemeye çalışmıştım.

"Evliliğiniz nasıl gidiyor?"

diye sormuştu. Evlenmemizin 10.günü falandı ve son 3 gündür sadece kavga ediyor akşamda barışıyorduk. Böyle oluyordu, belki de hep böyle olacaktı ama yalan söylemiştim.

"Tek fark parmağımızdaki alyanslar her şey çok iyi gidiyor."

Öğlen Mark'ın sevdiği bir yemeği alıp onunla tatlı tatlı konuşmayı düşündüğüm sırada doğal olarak eşi olduğum için pat diye içeriye girmiş ve o kızı görmüştüm.

"Sanada selam, şimdi çıkabilirsin."

Pek bir atışmamıştık. Kendisi bana oflayıp puflayıp Mark'a gülümseyerek çıkmıştı.

"Sevmiyorum bu kızı, sırf zenginleştin diye senin peşine dolaşıyor. Stajyerken suratına bile bakmıyordu."

"Nereden biliyorsun?"

"Kendisi söylemişti."

Elimdeki yemek dolu paketleri bırakıp ceketimi çıkarmış, Mark'ın kucağına yerleşmiştim. Buraya küçük masa kurdurtmama konusunda inatçıydı. Beni dinlemiyordu.

"Özür dilerim."

Yanağıma sulu bir öpücük bıraktığında ister istemez gülümsemiştim.

"Ne için?"

"Üstüne geldiğim için, seni kırıp üzdüğüm için."

"Bende özür dilerim."

Ağzımdan zorla çıkan özüre hem Mark hem de ben şaşırmıştım.

"Donghyuck sen özür dilemeyi sevmezsin. Zorunda değilsin hiç bir zaman öpsen geçer-"

"Sen benim için her şeyden çok değerlisin ama bu değil ki bebek işini hemen kabul edeceğim. Önce konuşup birbirimizi anlamamız gerekiyor Mark."

Bu konuyu şu anlık burada kapattığımda ayaklanıp yemek paketlerini açmıştım. Mark'a çok kilo aldığımı yakındığım için şimdi gerçekten sebze ağırlıklı besleniyorduk ve Mark'ta mecburi halinden memnun gibi davranıyordu.

Yemek yerken Mark'a programını okumuş, benim yerime doldurulan kısma bakmıştım. Pekte doldurulmamış gibiydi. Mark defteri kimseye elletmiyor kendisi önemli notlarıyla dolduruyordu.

"Benim şimdi çıkmam gerekiyor, Patroncuğum."

Kıkırdayarak masayı toplarken içerisi hava alsın diye camları açmış, elimdeki çöpleri de çöp kutusuna atmıştım.

"Mark! Dudakların yağlı ama!"

Mark'ın yağlı dudaklarıyla yanağımı öpmeye çalışmasını engellemeye çalışırken şu an bulunduğumuz pozisyonu biri görse ne olacağını tahmin bile edemiyordum. Sanki çift değildik de Mark sokakta çocuk kıstıran tip gibiydi.

"Eşinim senin, ayrıca yemeğimizi sen aldın."

Kıkırdayarak öpmek için dudaklarını uzattığında bir şekilde sıvışmış ve çıkmıştım odadan. Yüzümde kocaman yağlı dudak şeyi olsun istemiyordum.

12'den 15'e kadar her şey bomboş geçmişti. Mark inadına her saniye beni çağırmış öptürmüş ve göndermişti. Eğer itiraz edersem de işten kovacağını söylemişti. Arkadaşlar maaşı çok iyi sizce ben hem eşimi hemde işimi kaptırır mıyım asla! Bu yüzden her 5 dakika da bir öpüp çıkmıştım.

Daha sonra ne mi oldu biliyor musunuz? Sicheng geldi, ismini not etmeyi unuttuğum çocuk rakip firmanın çalışanı Sichengmiş ve iş için konuşmaya gelmiş. Neyse işte şu an ben ayakta, notları alırken Sicheng de bir şeyler anlatıyordu anlamıyordum.

"Mark senden yarım saat alabilir miyim? Söz çıkışa yetişeceğim."

Sicheng çıkarken bende Mark'tan izin almış ve Sicheng'ın peşine ilerlemiştim.

---
diğer bölüm yuwin olsun mu?
bide araya nomin sıkıştırırım ileride

on yıl etkisi, markhyuck.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin