12

144 16 3
                                    

Bakın bunu size hissettirebilir miydim bilmiyorum ama, her sabah Mark Lee'nin kollarında uyanmak, kokularınızın birbirine karışması uyanmak üzereyken 5 dakikacık aralarıyla bir sürü öpücük almak şahane bir şeydi.

"Günaydın~"

Yanağıma sulu bir öpücük almış, sonrada Mark'ın üzerini giyinip çıkmasını izlemiştim. Biraz daha uzanmak isterken Mark geri dönüp yanıma yatmıştı.

"Ne oldu?"

Dedim. Biraz daha uyumak istiyordum ama uykumda gelmiyordu aslında.

"Sicheng ve Yuta Hyung kahvaltı hazırlıyorlar, yardım etmeme gerek yokmuş. Bende biraz sevgilime sarılayım istiyorum."

Kollarını bana sarıp dudaklarının ulaştığı her yerimi öptüğünde kıkırdamıştım.

Biz genelde Mark'la hep tartışır, fikir uyuşmazlığı yaşardık ama her akşamda hiç bir şey olmamış gibi birlikte uyurduk.

"Ben duşa gireceğim, kokuyorum kokuyorum!"

En sonunda kalkıp duşa ilerlediğimde odanın içerisinde banyo olan odada kaldığımız için sabah sabah aşırı mutlu olmuştum.

Demiş miydim size? Taşınalılı neredeyse bir yıl oluyordu. Kısa bir duş ardından Mark'la ben hazırlanan sofraya gitmiş iyice yemek yemiş teşekkür etmiştik ve zahmet olmasın diye tüm bulaşıkları eşime yıkatmıştım. Ee tabii, eşimse yardım etmeliydi.

Öğleden sonra hepsi tek tek işlerine gittiğinde Mark'ı tek yollamak tabii ki hoşuma gitmemişti ama patronum o olduğundan bana izin vermişti. Bende gönülsüzce(?) kabul etmiştim.

Mark gittikten sonra biraz evi düzeltip dışarıya çıkma kararı almıştım. Evde bir sürü eksikler vardı onları almıştım. Tabii ki poşet poşet çikolata almamıştım lütfen.

Evin dönüş yolunda duyduğum sesle sese odaklanmış sonra da sesin geldiği yöne ilerlemiştim.

Kollarını dizine dolamış, başını da dizine yaslamış bir kız çocuğu hıçkırarak ağlayınca çocukları sevmeyen tarafım vicdana gelmişti.

"Ne oldu? Neden ağlıyorsun?"

Yanına çömelip sorduğum soruyla, biraz olsun ağlaması kesilsede hıçkırıkları kesilmemişti.

"Annemle babamı arıyordum. Ama kayboldum şimdi."

"Peki nerede annenler?"

"Cennetteymiş arkadaşlarım bulabileceğimi söyledi ama bulamadım."

Minik kız ağlamaya devam ederken ne yapacağımı bilememiş, öylece kalakalmıştım.

"Ama sen ağladığın için cennetteki anne ve babanlar saklanıyor olabilir. Biraz sakinleşmeye ne dersin? Hem, bir sürü abur cubur aldım kendime, ama yiyebileceğim bir arkadaşım yok. Benimle yer misin?"

Mark bu halimi görse uzun zaman başıma takardı ama ne yazık ki görmemişti, görmüyordu.

Minik kızın teklifimi kabul etmesiyle evime ilerlemiş. Kirlenen kıyafetlerini değiştirmek için Iseul ve Haneul'un odasına götürmüştüm onu. Iseul'den bir gömlek, Haneul'den de bir tşört beğenmişti ve üzerini giyindirirken utanmıştım.

Ben utanmıştım, çünkü küçücük çocuğun korkmasını istemiyordum asla. Her neyse çabucak giyindirip içeriye geçtiğimizde asla Mark'a yapmadığım bir çok kahvaltıyı minik kıza hazırlamış sonra da biraz onunla vakit geçirmiştim. O uyurken bende bu ildeki tüm çocukların kaldığı yurtları aramış ama bir kayıp ilanı duymamıştım.

Akşam Mark geldiğinde ikimizde kapıyı Mark'a açmıştık ve Mark çocuk sevgisinden beni görmeyip minik kızla tanışmıştı. Onunla iyice oynamıştı, hatta koskoca Ceo küçük minik kızla trencilik oynuyordu işte.

Mark'ın çocuklara olan aşkına hayrandım. Yaşını umursamadan her yaşa bürünüyor çocukları eğlendiriyordu.

"Bu gece bizimle uyuyabilir mi? Lütfeeeeeeeen~"

"Peki tamam ama sadece bir kereliğine."

----
uykum var :"

on yıl etkisi, markhyuck.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin