Gece geç saatlerde Mavi'nin sesi ile uyanan Barış, kızını kucağına alarak alt kata indirdi ve Mavi'yi uyuturken kendisi de uyuya kaldı.
##
Barış sabah uyandığında beli ağrıyordu. Çünkü tüm gece koltukta uyumuştu. Kendine gelir gelmez gözleri kızını aradı. Ama yanında değildi. 'Dicle yanına almıştır' diye düşündü ve yukarıya çıktı. Ama odada ne Dicle vardı ne de Mavi. Leyla'nın yanında olabilirler diye hemen yan odanın kapısı tıkladı.
Barış: Dicle? Burada mısın?
Odadan ses gelmeyince Barış kapıyı açtı ve içeriye girdi. Ama odada kimse yoktu. Barış şok olmuştu. Nerede olabilirlerdi ki?
Hemen telefonuna uzandı ve 'civciv'ini aradı ama açan olmadı. İyice işkillenmişti hemen üstünü değiştirdi ve yola çıktı.
Çok geçmeden 'Gri Ajansın' önüne gelmişti ama ofis boştu. Ne tabela vardı ne de başka birşey. Bomboş bir ofisti.
Barış ne olduğunu anlayamıyordu. Gözleri dolmuştu bile. Aklına yaşadıkları onca şey geldi. Nasıl gitmişti? Nasıl gidebilmişti?
Dicle'yi tekrar tekrar aradı ama açan olmadı. Ofisin ortasında dizlerinin üzerine çöktü hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Dicle neredeydi? İyi miydi? Kızı nasıldı? Hiçbir şey bilmiyordu.
(15 dk sonra)
Barış çalan telefonunu bir umut Dicle arıyor diye almıştı eline ama arayan Dicle değil Feris di. Belki o birşey biliyordur diye açtı telefonu ve kulağına götürdü.
Feris: Barış günaydın, bugün geliyorsun dimi?
Barış ne olduğunu nereye gideceğini bilmiyordu.
Barış: N-nereye?
Feris: ajansa tabiki nereye olucak? Hem sen iyi misin sesin garip geliyor?
Barış acaba yanlış yere mi geldim diye düşündü ve ayağa kalktı.
Barış: iyiyim iyiyim de hangi ajans?
Feris: Barış sen iyi olduğuna emin misin? Ego ajansa tabiki
Barış: Ego, tmm tmm geliyorum.
Noluyor du? Feris neden ego ajansta idi ve neden Barış'ı çağırıyordu? Barış aklındaki sorular ile çıktı yola.
**
Jülide: hoşgeldiniz Barış bey
Barış: H-Hoşbuldum.
Sağa doğru döndü ve asistan odasında oturan Dicle'yi görmesi ile olduğu yerde kalması bir oldu.
Aylar aylar önce Barış'ın ego ajansa geldiği gün giydiği kıyafetler vardı herkes de. Barış neye uğradığını şaşırdı. Aklına gelen şey olmuş olabilir miydi? Hayır canım olamazdı, onca anı onca yaşanmışlık bir rüya olamazdı. Bir iki adım daha attı ve Dicle'nin onu fark etmeyeceği bir yerde durdu. Cebinden telefonunu çıkartıp Dicle'yi tekrar aradı.
**
Duyduğu telefon sesi ile başını işlerden kaldırıp telefonu eline aldı. Sabahtan beri aynı numara arayıp duruyordu. Kimdi bu?
Emrah: Dicle telefonun susmadı sabahtan beri. Kim arıyor, neden açmıyorsun?
Dicle: kim olduğunu bilmiyorum ki sabahtan beri aynı numara arıyor.
Gülin: belki önemli birşeydir açsan mı?
Dicle: doğru söylüyorsun.
Dicle en sonunda açmıştı telefonu. Yavaşça kulağına götürdü ve konuşmaya başladı.
Dicle: Alo?
**
Barış duydukları karşısında adeta dondu kaldı. Telefonu kapattı ve şaşkın gözlerle Dicle'yi izlemeye devam etti. Dicle onu tanımıyor muydu? Yaşadıkları gerçekten rüya mıydı? Böyle bir şey olabilir miydi?
Feris: aa Barış bende odamda seni bekliyorum. Gelsene.
Barış şaşkın bakışlarını Feris'e çevirdi ve yavaşça kafa salladı.
Barış: geldim.
**
Feris: evet Barış beğendin mi sözleşmeyi? Bundan sonra beraber çalışıyor muyuz?
Barış: Feris, Feris ben. Ben delirmek üzereyim. Olamaz böyle bir şey. Böyle bir şey olamaz. Yok hayır. Hayır hayır hayır hayır hayır.
Barış odada volta atmaya başlamıştı.
Feris: Barış sen iyi değilsin galiba geç otur bir konuşalım olmayan ne?
Barış: Ya Feris olamaz diyorum ya hepsi rüya olamaz. Beni tanımıyor olamaz. Hepsi rüya mıydı şimdi? Yaşadıklarım rüya mıydı? OLAMAZ HAYIR, RÜYA OLAMAZ. O L A M A Z. OLAMAZ FERİS OLAMAZ.
Sesleri duyan herkes odaya gelmişti. Feris Barış'ı durdurmaya çalışıyordu ama başarılı olamıyordu.
Barış odaya giren Dicle'yi görünce durdu. Yavaş adımlarla yanına gitti ellerini tuttu ve dizlerinin üstüne çöktü. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Dicle neye uğradığını şaşırmıştı.
Barış: Rüya değildi dimi? Yaşadığımız onca şey rüya değildi dimi?
Feris: Barış ne diyorsun sen?
Barış: bı dk Feris. Dicle, bana doğruyu söyle. Rüya değildi de, hatırlıyorum de. Nolur birşey de Dicle!
Dicle: Barış bey, ben ne dediğinizi anlamıyorum.
Barış: şaka dimi şaka yapıyorsunuz? Kızımız nerde, Mavim nerede? Hadi hadi uzatmayalım kızımızı da alıp eve gidelim, hadi Sevgilim.
Dicle: Barış bey, ne sizin ne de benim bir kızım yok. Ve biz size niye şaka yapalım. Siz iyi değilsiniz, hastahaneye gitmek ister misiniz?
Barış: nasıl yok, nasıl yok ya? Biz senin ile evlendik. Bizim evlendiğimizi duyunca Ceyda kovdu bizi. Biz sonra beraber ajans kurduk. Gri ajans. İkimizin ajansı. Sonra bizim bir kızımız oldu Mavi. Bunlar, bunlar rüya olamaz.
Dicle: Barış bey bunların hiçbiri olmadı. Biz sizinle ilk defa karşılaşıyoruz. Bu ajansta Ceyda diye birisi yok. Biz evli değiliz, bizim bir kızımız yok. Bizim bir ajansimiz yok.
The end
Selam arkadaşlar, meğer hepsi bir rüya imiş. Herşey bir rüya dan ibaretmiş. Sizleri tanımak çok güzeldi. Gelen yorumları okumak çok güzeldi. Bu kitabı yazmak çok güzeldi ama her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da sonu geldi. Dicbar ile beraber koskoca 55 bölüm geçirdim. Bu bir veda değil. Başka kitaplarda görüşmek üzere. Hatta yazmaya başladığım yeni kitabım "bulutlar"da buluşalım. Sizleri seviyorum kendinize iyi bakın canlar...