Dicle: Feris hanım biz yarın geliriz Barış ile ajansa.
Feris: tmm canım bekliyorum.
##
Leyla: canım biz gidiyoruz
Dicle: nereye?
Emre: siz yeni evli çifti yalnız bırakıp Antalya'ya geri dönüyoruz.
Leyla: aynen öyle
Barış: bence gitmeyin. İyiydik böyle.
Serkay: olmaz öyle şey. Ama yakın zamanda tekrar gelicez hatta balayı için siz gelin Antalya'ya
Boran: evet bencede siz gelin
Ege: ayy çok güzel olur.
Dicle: kesin olarak tmm demiyorum ama bakarız.
**
Barış: kaldık mı başbaşa?
Dicle: kaldık.
Barış: artık evliyiz ve ben seni çok seviyorum.
Dicle: bende seni çok seviyorum sevgilim.
Barış parmaklarını Dicle'nin saçlarına dolar. Alınlarını birbirine yaslarlar. Dicle ellerini Barış'ın boynuna dolar. Barış da boşta kalan elini Dicle'nin beline koyar. Barış fısıldıyarak konuşmaya başlar.
Barış: seni hiçbir zaman bırakmayacağım Mavi
Dicle: ne olursa olsun gitmeyeceğim Gri
Dudakları çok geçmeden buluşmuştu. Tutku ile öpüşüyorlardı. Barış Dicle'yi yavaşça duvara yasladı. (Sonrasını anladınız bence siz😉)
**
Sabah ilk uyanan Barış oldu. Göğüsünde uyuyan kadına baktı ve dün geceyi hatırlayınca yüzünde büyük bir tebessüm yer edindi. Elini yüzünde gezdirdi Dicle'nin uyanmamasına dikkat ederek. Bir kez daha şükretti yaşadıkları için. Sonra gözü duvardaki saate kaydı. Saat sekizdi ve en geç dokuz buçukta ajansta olmaları lazımdı. Ne kadar bu anı bozmak istemese de Dicle'yi uyandırması gerekiyordu. İlk önce dudaklarına minik bir buse kondurdu. Ardından burnuna, yanağına ve boynuna da minik buseler kondurmaya başladı. Dicle uyanmaya başladı ve yavaşça gözlerini açtı. Karşısında ona mutluluk ile bakan Barış'ı görünce oda gülümsedi.
Barış: günaydın sevgilim
Dicle: günaydın
Barış: ilk önce hazrılanmamız sonra da kahvaltı edip evden çıkmamız gerekiyor sevgilim.
Dicle: saat kaç ki?
Barış: sekiz. Sen kalk şimdi hızlıca bir duş al. Bende bu sırada kahvaltı hazırlamaya başlıyım. Sen çıkınca ben girerim duşa. Ben çıkınca da kahvaltı edip geçeriz ajansa.
Dicle: o zaman ben duştayım.
**
Dicle ve Barış kahvaltı ettikten sonra evden çıkmışlardı. Barışın arabasına binip ajansın yolunu tuttular. İkisi de çok heyecanlı idi. Arabada büyük bir sessizlik vardı. Bu sessizliği bozan Dicle'nin çalan telefonu oldu.
Dicle: Beren arıyor
Barış: Beren mi?
Dicle: hı hı
Dicle çok geçmeden açtı telefonu.
Beren: alo Dicle
Dicle: Efendim Beren
Beren: nasılsın, napıyorsun?
Dicle: iyiyim Beren ajansa geçiyorum. Sen nasılsın?
Beren: bende iyiyim. Ya benim senin ile konuşmam gereken birşey var da müsait bir zamanda oturup konuşsak olur mu?
Dicle: olur tabi. Ben bugün biraz yoğunum ama yarın konuşabiliriz. Ben sana konum atarım bana gelirsin olur mu?
Beren: olur olur. O zaman ben yarın sendeyim. Görüşmek üzere.
Dicle: görüşürüz.
Dicle telefonu kapattı. O sırada ajansa gelmişlerdi. Barış arabayı park etti ve arabadan indiler.
Barış: noldu neden aramış?
Dicle: benimle konuşması gereken bir konu varmış. Bende yarın bana gel dedim. Senin için sorun olur mu?
Barış: sevgilim konuştuk ama biz bunu. Orası senin de evin. Benim için hiç sorun olmaz ki ben zaten odama geçer otururum siz rahat rahat konuşursunuz. Hadi gel girelim.
Dicle: hadi.
**
Serkan: ya Feris Dicle nerede? Toplantı için onu bekliyor herkes. Hem dün de yoktu, nerede bu kız?
Feris: gelir şimdi. Ve gelince anlatır nerede olduğunu. Hem ben izin verdim ona, sorun yok yani.
Serkan: toplantı için geç kaldık ama.
O sırada ajansın kapısından yan yana Dicle ve Barış girer.
Feris: heh bak geldiler. Hoşgeldiniz hayatım
Barış: Hoşbulduk Feris
Dicle: hoşbulduk Feris hanım. Kusura bakmayın biraz geç kaldık.
Feris: yok önemli değil. Geldiğinize göre toplantıya geçebiliriz artık dimi Serkan?
Serkan: evet hadi herkes beş dakika sonra toplantı odasında olsun.
Bakalım neler olacak, Dicle kovulacak mı? Bugün bölüm var umarım ayrılmazlar umarım... Neyse iyi günler...