"hoşgeldin. geç kombinin yanına dışarısı soğuk." demiştim yeonjun'un elindeki poşeti alırken. içeri hızlıca girip ceketini çıkardı.
"onu bunu boşver. felix nerede?" diye sormuştu yeonjun. felix tabii.
"o da orada. geç hadi." dedim omzunu patpatlarken.
"bak biraz geç gel. azıcık ortam oluşsun konuşmamız için. ilk defa bi işe yaramış olursun." dedi yeonjun. kırılmıştım, yine. büyük ihtimalle günlerce bunu düşünecektim.
"peki." demiştim sadece. sesime yansıttığım kırığı o farketmemişti. o içeri geçerken ben bir süre daha kapının önünde bekledim. vestiyerin aynasında kendime baktım. yüzüm şişti, saçlarım dağınık ve bozuktu. şimdi farkettimde alnımda da bir sivilce çıkmıştı. "çirkinsin choi soobin." deyip güldüm kendime.
yeonjun'un içeriden neşeli sesi gelirken ben mutfağa geçip elimdekileri bıraktım. mutfak dolabındaki ilaçlarımı içtim.
artık içeri girmem gerekiyordu felix çağırmıştı. ona kısaca geliyorum deyip büyük bir bardak soğuk su içtim.
salonun kapısından içeri girdiğimde yeonjun kalçasını kombiye dayamış felixle konuşuyordu. felix'in yüzünde rahatsız olmuş bir ifade yoktu. şapşal çocuk gülümsemesi vardı. burukça gülümseyip felix'in yanına oturdum. felix kulağıme eğilip fısıldadı. "salak mı bu?" onu kafamla onayladığımda gülüştük. o sırada telefonuma bildirim geldi.
limerence
ne dedi sana
niye gülüyorsunuz yahelalim
salak mı bu dedilimerence
ve sende başını salladın
asil salak sensin cirkin şeyyine kırıldım. o bana her çirkin dediğinde ben kırılıyordum.
"ee soobin, yiyecekleri getirsene." dedi yeonjun. onları yalnız bırakmamı istiyordu.
felix ayaklandı. "yardım edeyim."
"yok sen yorulma."
"ama çok şey var."
"soobin halleder. kendini yorma." dedi yeonjun. ben hallederdim doğru.
felixe sen otur diyip mutfağa girdim. büyük tepsilerden birini çıkartıp içine üç bardak çıkardım. ikisine kola koyup kendime meyve suyu koydum. asit sevmezdim ben. başka bir tepsiye cips koydum. diğerine de patlamış mısır. birde yeonjun'un sevdiği çikolatalardan. tepsi biraz ağırdı ama taşıyabilirdim. zar zor salona girip sehpaya bıraktım.
"zorlanmadın değil mi?" diyen felixe gülümseyip kafamı iki yana salladım.
yeonjun gevşekçe sağol deyip yere oturmuştu. tam meyve suyunu alacaktım ki yeonjun onu uzanıp almıştı elimden. felixe uzatmıştı. "ama o soobi-"
"soobin kola içer. hem bu çok lezzetli."
kaç yıllık arkadaşım benim gazlı içecekler içemediğini bilmiyordu. gerçi ben kimdimki de bilecekti. onun gölgesiydim sadece.
yeonjun'u sevmediniz kesin bajajababshs
ee nasıl sevdiniz mi
loser lover mı i know i love you mu?
bebek sincap ve bebek tilki