kimya dersiydi. beynimin kulağımdan akıp gittiğini hissederken gözlerim kayıyordu. uyumamak için direniyordum.
"soobin, iyi misin?" diye soran kimyacıyla gülümsemiş sorun olmadığını söylemiştim.
dün uyuyamamıştım. ağlamaktan gözlerim şişmişti ve gözaltlarım mosmordu. çirkinliğime çirkinlik katmıştım resmen. yanımdaki yeonjun defterine anlamsız şeyler karalarken gözüm ona değdi.
yeonjun güzeldi. benim aksime çok güzeldi. kalın, pembe dudakları vardı, herkesten farklı olan gözleri çok güzeldi mesela, bacakları upuzundu, güzel giyinmesini bilirdi, dans ediyordu. o güzeldi. herkes onu severdi. beni ise tanımazdı kimse. yeonjun'un arkadaşıydım ben. ismim yoktu diğerlerine göre.
gözlerimi ondan çekip kendi ellerime indirdim. tırnağımın kenarını kaşımaya ve bacağımı sallamaya başladım. zile son 3 dakika kalmıştı.
"hocam, erken bırakın." diye dibimde bağırmıştı yeonjun. hoca şaşırtıcı bir şekilde tamam derken herkes koşa koşa dışarı çıkmıştı.
"helalim, gel dışarı çıkalım." demişti yeonjun. kafamı iki yana salladım. "hadi yaa."
"dün uyuyamadım. sen in." dedim yeonjuna. farketmemişti bile şiş gözlerimi.
"off iyi be. mızıkçı." diye sinirlendi kendi kendine. hyunjae'nin yanına gitmiş beraber bahçeye inmişlerdi.
choi yeonjun'un bir sürü arkadaşı vardı. özel olduğumu niye düşünüyordum ki. küçüklükten beri arkadaş olmamızdan dolayı mı düşünüyordum acaba. nolmuştu yani, özel değildim onun için.
kafamı sıraya yaslamış beynimdeki düşünceleri birbiriyle savaştırıyordum. yanımdaki sıranın gıcırdamasıyla oraya döndüm.
yanıma oturan kişi arin'di. arin bizim sınıfta en önde oturan kızlardan biriydi. "selam."
"sanada selam." dedi soobin.
"yeonjun'u seviyorsun değil mi?" diye sordu bi anda. beklemiyordum bunu.
hayır desemde bakışlarımdan ve endişemden anlamıştı.
"evet seviyorum. ama her yerde söyleme." dedim. öyle bir kız değildi.
"söylemem. hem bence ona takma bir isim bulmalıyız." demişti arin.
"limerence. limerence olsun." dedim. yeonjun benim limerencemdi.
"peki, limerence. bu arada çöpçatanınız olmaya karar verdim." dedi arin göz kırparak.
"neden?" durduk yere nedendi?
"orası da bana kalsın."
▪
çantamı bir köşeye fırlatıp yatağıma uzandığımda rahatlamış hissediyorum
başım ağrıyordu. sinüzit'im vardı ve sınıftakiler çok fazla ses çıkarmışlardı. duşa girmek iyi bir tercih olabilirdi.ayağa kalkıp odamın içindeki banyoya girdim. tişörtümü ve kot pantolonu çıkartıp kirliye atıp aynanın karşısına geçtim. bu hep yaptığım bir şeydi.
uzun boyluydum. herkes için avantaj görülen bu özelliğim benim için dezavantajdı çünkü zayıf bir vücudum vardı. sıska kategorisine rahatlıkla girerdim. karın kaslarım azda olsa vardı. ama güzel gözükmüyorlardı. siyah saçlarım gözlerimi azda olsa kapatıyordu. dudaklarımın şekli en sevmediğim şeydi. bir tavşana benziyordum onlarla. kendimi sevmiyordum.
kendimi incelemeyi bırakıp boxerımıda çıkardım ve duşa girdim. suyu ılığa ayarlayıp üstümden süzülmesine izin verdim. kısa sürede hızlıca duş alıp çıktım banyodan.