sabah yeonjun'un kolları arasında uyanıp bir süre onu izlemiştim. şimdi ise beraber dans stüdyosuna gidiyorduk yeonjun'un.
eskiden olduğu gibi koluma girmişti. temas bağımlısı gibi bir şeydi. yol çok uzun değildi ama biz yavaş yavaş yürüyorduk. yeonjun bana okulda olanlar hakkında bir şeyler anlatırken ben anlattıkları yerine heyecanlı sesine dalmıştım. dudakları öne çıkmış arada kaşlarını çatıyor, arada kıkırdıyordu.
ona bakmaya devam edersem bir yere takılıp düşeceğimi hissetmiştim. yeonjun'a bakmayı kesmiştim. zaten o sırada da felix aramıştı. ekrandaki minik civciv yazısıyla gülümsemiştim.
"dün neredeyin?"
"yeonjun çağırmıştı. şimdide dans etmeye gidiyoruz beraber." dedim.
"yaa, bana niye haber vermedin dün bende gelirdim."
"vermedim işte. hem bir şey yapmadık uyuduk direkt." demiştim. pekde yalan sayılmazdı.
"işiniz gidince buraya gelin. sıkıldım tek." büyük ihtimalle somurtuyordu.
"hala komşuyla konuşabilirsin felix. her neyse kapatıyorum. güle güle."
"kimdi?" diye soran yeonjun'a felix dedikten sonra dudağının kenarı havaya kalkmıştı.
yollar hala kaygandı dünden sonra. yeonjun'un gülüşüne takılmışken ayağım kaymıştı. yeonjun'un elleri belimi sararken ellerimi boynuna dolamıştım. yüzü 3 cm falan uzağımdaydı. ellerini belimden çekmemiş orayı hafiften okşamaya başlamıştı. ben öksürüp kendimi geri çekerken suratım kızarmıştı.
zaten varmıştık dans stüdyosuna. kapıdan sıcak yere girerken gülümsedim kendi kendime. girişteki mina noona'ya selam verip tek kişilik boş salonlardan birine girmiştik. ben odanın sonundaki banklara otururken yeonjun çantasını diğer banka koymuş içinden şapkasını çıkarmıştı. siyah saçlarını yüzünden çekmek için şapkayı takarken ısınabileceği bir şarkı açmıştı. who çalarken esniyordu.
ben şarkıya eşlik ederken aynadan sırıttığını görmüştüm.
"neye çalışıyordun?" diye sordum yeonjun'a.
"mmh." diye yanıtladı yeonjun. kafamı sallayıp geriye yaslandım. yeonjun birkaç dakika daha ısınırken ben sadece şarkı mırıldanıyordum.
ısınmayı bırakınca bilgisayara gitmiş, klavye sesinin ardından kai'nin mmh şarkısı duyulmaya başlamıştı.
şarkı başladığı gibi moda girerken ben ifadelerini nasıl bu kadar iyi ayarlayabildiğini düşünüyordum.
nakarata gelince ise düşündüğüm şey çok seksi görüntüğüydü. büyük aynadan onu izliyordum. o dans ettikçe ben eriyordum.
şarkı bitince yeonjun kendini yere atmış soluklanmaya başlamıştı. masanın üstündeki su şişesini alıp yanına çöktüm. doğrulup elimdeki suyu alırken bende çantasının içinden havlusunu getirmiştim. o su içerken ben hiç iğrenmeden boynu ve yüzündeki terleri sildim.
"nasıldı sence?" diye sordu yeonjun. bu konuda tedirgindi, yıl sonunda en iyisi olmak istiyordu.
"tek kelimeyle ağzım açık kaldı. mükemmeldin bana göre."
"gerçekten mi?" demişti büyüttüğü gözleri ve büktüğü dudağıyla. çok şirin gözüküyordu. yanaklarını sıkıp konuştum. "gerçekten çok harika."
"sağol soobin." dedi yeonjun yüzündeki yarım gülümsemeyle.
$
"gelsene, yemek yeriz." dedim kapımın önündeki yeonjun'a.
"rahatsız etmeyeyim." dedi yeonjun. kaşlarımı çatıp baktım ona.
"saçmalama geç içeri. götüm döndü hem." demiştim onu içeri ittirerek. ardından içeriye bağırdım. "lix, biz geldik."
felix salondan koşa koşa çıkarken yeonjun'u görmemiş ona çarpmıştı. yeonjun onu düşmemesi için tutarken birbirlerinin gözlerine odaklanmışlardı. eğer burda olmayıp sonradan duysam üzülürdüm ama önümde olması beni olduğundan daha fazla üzüyordu. ikisininde yüzünde buruk bir gülümseme varken gözümde biriken gözyaşlarıyla lavaboya girmiştim.
kapıyı arkamdan kitlerken sırtımı kapıya yaslayıp yere çökmüştüm. gözyaşlarım tişörtüme damlıyordu. yer soğuktu. sessiz sessiz ağlıyordum. duyduğum kapı tıklama sesiyle hızlıca ayağa kalkmıştım.
"soobin, iyi misin? 10 dakikadır ordasın." demişti felix.
"midem bulandı biraz. geliyorum." dedim. musluktan yüzüme soğuk su çarptım. yüzümün kızarıklığının geçtiğine emin olduğumda yüzümü kurulayıp çıkmıştım banyodan.
salona geçip birbirlerinin dibinde oturup gülüşen felix ve yeonjun'u görmüştüm. felix beni görmesiyle yanıma gelip kollarını omzuma sarmıştı. ondan uzun olduğum için parmak ucunda yükselmişti. "iyi misin daha?"
"evet iyiyim. sabah yediklerim midemi bulandırdı herhalde." deyip sırtını sıvazlamıştım.
"neyin var?" diye sordu yeonjun çatık kaşlarıyla.
"önemli bir şey değil. midem bulandı biraz."
o bana anladım der gibi kafasını sallarken ben minikçe gülümsemiştim.
o gece yeonjun yine bizde kalmıştı. saat 3'e kadar felix'le oturup oyun oynadıktan sonra sessizce yanıma uzanmıştı. uykuyla uyanıklık arasındaki şakaklarımda bir öpücük hissetmiştim. rüya alemine geçiş yaparken rüyamda gördüğüm yeonjun bana seni seviyorum demişti.
bos bolum geçiş bölümü her neyse o iste
AWWWW