yeonjun'la aramız tam olmasa da eskisi gibiydi. hala felixle flört ediyordu. hala beni çok dikkate almıyordu ama kötü de davranmıyordu.
zaten aşkımı içimde yaşadığımdan flört etmelerine takılıyordum. tamam takılıyordum. geceleri gizlice ağlamak ve sabahleyin yüzüme mutlu soobin maskesi takmak çok zor geliyordu.
daha zor olan şeyse felix'in yeonjun'dan etkilenmiş olmasıydı. arada ondan bana bahsediyordu. ona kızamıyordum, kimseye kızamıyordum. felix sadece birinden hoşlanıyordu. yeonjun konusunda ise birtek kendimi kızıyordum. kaç yıllık arkadaşıma aşık olacak kadar aptaldım işte.
yolda kulaklarımda transparentsoul çalarken kafamdan geçen düşünceler bunlardı. bunları dağıtan şey ise burnuma damlayan yağmur damlasıydı. yeonjun'un evine çok az kalmışken birden yağmur bardaktan boşanırcasına yağmaya başlamıştı. tepeden tırnağa ıslanırken koşmaya başlamıştım. daha kötü olan ve beni ağlamaya iten şey ise tam yeonjun'un evine girdiğimde ayağımın kayması ve çamura düşmemdi. kalçamda büyük bir ağrı hissederken her yerim çamur olmuştu. her şeyin üst üste gelmesiyle kendimi tutamayıp ağlamaya başlamıştım. boş sokakta tek ben vardım. her yerim çamurken bağıra bağıra ağlıyordum. telefonumun çalmasıyla kim olduğuna bakmadan açmıştım.
"soobin, geldin mi?" diyen yeonjunla hıçkırmıştım. "hey, iyi misin?"
"evin önündeyim. gelir misin?" dedim titrek sesimle
birkaç saniye içinde yeonjun hızlıca gelmişti. onu gördüğümde ağlamam şiddetlenmişti, ağlamamla yağmurda şiddetlenmişti. yeonjun'un yüzündeki endişeyi görebiliyordum. yeonjun merdivenlerden hızla inip yanıma gelirken ben sadece ağlıyordum.
"bir yerine bir şey oldu mu?" diye sormuştu yeonjun tedirgince. ona cevap vermeyip kollarımı yeonjun'un boynuna dolamıştım. yeonjun'da ellerini belime sarmıştı.
"iyiyim." dedim en sonunda. yeonjun benden ayrılıp kollarımın altından tutarak beni kaldırmıştı. pantolonumun arkası ve tişörtümün bir kısmı çamurdu. ben ona tutunmuş yürürken o beni taşıyordu. yorgun hissediyordum. birkaç gündür ders çalışmaktan doğru dürüst uyuyamıyordum.
yeonjun beni eve getirince ayakkabımı çıkartıp eve sokmuştu. kapıyı ayağıyla örterken beni banyoya götürmüştü. ikimizde ıslaktık ve ben çamurluydum. kıyafetlerimi çıkartıp makineye atarken ben sadece ona tutunuyordum. daha önce defalarca beraber banyo yapmış, birbirimizi yıkamıştık. utanmıyordum ondan.
beni banyoya sokup ılık suyu açmıştı. minik taburede otururken o benim saçlarımı yıkıyordu. mayışmıştım. ona sarılıp uyumak istiyordum.
"teşekkürler." diye fısıldadım zar zor çıkan sesimle. bana gülümseyip saçlarımı yıkamaya devam etmişti.
beni yıkarken hiç konuşmamıştık. banyom bitince bana kendi bornozunu vermişti. saçlarımın ıslaklığını havlu ile almıştı. sadece nemli kalan saçlarım gözümün önüne düşmüştü.
"kıyafetlerinden burda var. iç çamaşırını benim çekmecemden alırsın. bende banyoya gireceğim." demişti yeonjun.
ona kafamı sallayıp zar zor vücudumu yerini ezbere bildiğim odaya yürümüştüm. daha önceden yeonjun'un benden yürüttüğü ikimizdede aynısı olan gri eşofman takımını giymiştim. onun yatağına oturup sırtımı yatak başlığına yaslamıştım. parmağının kenarındaki kalkık deriyle uğraşırken kapı açılmış yeonjun girmişti içeri. giydiğim kıyafete gülümseyip o da mavisini çıkarmıştı dolaptan. ilk siyah bir iç çamaşırı ardından da takımı giymişti.
"gel yanıma. saçını kurutacağım."
"hayır yaa. çok kabarıyor." deyip omzumu silktim.
"gel soobin." demesiyle susup yanına gitmişti. fişe taktığı kurutma makinesiyle saçımı kurutmaya başlamıştı. yüzüme vuran sıcak hava ve yeonjun'un saçları beni yumuşamıştı.
"sinüzitin artmıştır. saçını ıslak bırakıyorsun o kadar. hem nasıl becerdin çamura düşmeyi. kalçan ağrımıyor değil mi?"
o bu soruları sorup benimle ilgilendirken benim gozumden yaşlar süzülüyordu. bana çok iyi davranıyordu. kalbimi hızlı attırıyordu. heyecanlanmamı sağlıyordu. kusma isteğimle onu ittirip banyoya koşmuştum. lavaboya midemde ne var ne yoksa kusuyordum. yeonjun arkamda sırtımı okşarken gözümün önündeki saçları geriye ittirmişti.
ağzımda iğrenç bir tat kalırken o kusmuğumdan iğrenmemiş elinin tersiyle ağzımı silmişti. ağzımı yıkamamı sağlarken beni odasına taşımıştı. yatağa bırakıp ilaç alıp geleceğini söylemişti. onda hep olan anksiyete ilaçlarımdan ve ağrı kesici getirmişti.
onları bana içirdikten sonra beni yorganın altına sokmuş kendisi de yanıma uzanmıştı. başımı kendi göğsüne yaslarken elleri saçlarıma çıkmıştı. kulağıma birbirimize yıllardır söylediğimiz çocuk şarkısını söylemeye başlamıştı.
"bebeğim kocaman, bebeğim kocaman. onu tutamam. ninniler söylerim, hiç uyutamam. oynayıp gülüyor, bizi süzüyor. mamasını yemiyor, beni üzüyor. evcilik oynarken bana eş olur. hem anne hem baba hem kardeş olur. oynayıp gülüyor, bizi süzüyor. mamasını yemiyor, beni üzüyor."
soobin'in kusmasini yazarken aklımda daddy issues remix versiyonundaki söz geldi
"when you told me the whole story i felt like throwin' out"
ha bide sondaki sarki gercekten cocuk sarkisi
okuldan gelir gelmez size bölüm attim sevin beni <3
bu çocuk bebek