"yine dertli dertli bakıyorsun telefona." dedi yeonjun elime adaçayı bardağı tutuşturarak. saçlarımı karıştırmıştı ardından.
"hiiç." dedim omzumu silerken.
"var bir derdin? söyle bakalım soobin bey." demişti benim yanıma otururken.
"felix, onunla bu konu hakkında konuşmam gerekiyormuş gibi hissediyorum." dedim biraz tedirgince.
"ee konuş o zaman, felix'in bir şey diyeceğini sanmıyorum."
"biliyorum ama gerildim işte. onu üzmek istemiyorum." dedim elimi yüzüme kapatırken. saçlarım ve ensemde gezinen ellerle azda olsa gevşemiştim.
"gerilmene gerek yok. konuşmakta zorlanırsan elimi tut." dedi elini bana uzatarak. kafamı sallayıp yutkundum.
ellerimi elleri arasına alıp bileğim ve avuç içim arasındaki bir yere öpücükler dizdi sıra sıra. bende ellerim titreyerek tıkladım felix'in numarasına.
saniyeler içinde telefon açılırken sessizlik oluşmuştu.
"felix, selam."
"selam soobin."
bir terslik kesinlikle vardı. hiçbir zaman böyle açmamıştı telefonu. benim bildiğim felix beni hemen mi özledin ağlak bebek diye dalga geçerdi.
"nasılsın?" yeonjun'un elini sıktım biraz. bileğimi okşadı.
"iyiyim. sen?"
"bende iyiyim." tekrar bir sessizliğe sürüklenmiştik.
"felix."
"soobin."
aynı anda söylediğimiz kelimeler duraklamamıza neden olmuştu.
"önce sen söyle." dedi felix.
"peki." deyip yutkundum tekrar. yeonjun bu sefer tam bileğimden öptü beni. "özür dilerim felix."
"bende tam kendini suçlama diyecektim." deyip kıkırdadı. mutlu bir kıkırdama değildi, içinde minikte olsa hayal kırıklığı yatıyordu.
"ama gerçekten üzgünüm. iyi bir kuzen olamadım değil mi?"
"avusturalyadan oraya gelip seni öldürebilirim. saçmalama tamam mı? benim kuzenim en iyisi." dedi felix bu sefer gerçekten neşeli çıkan sesiyle. "mutlu olmaya herkesten çok senin hakkın var."
"sende üzmüyorsun kendini değil mi?"
"hayır tabiki. 3 güne yeni flört bulurum ben. beni düşünme, yeonjun'la güzelce yaşa. benim yerime kulaklarını çek onun seni üzdüğü için. ha birde nazlı olmanda bir sakınca yok bence."
"felix, gerçekten... iyiki varsın. seni seviyorum." gözlerim yine dolmuştu. bu kadar ağlak olmasaydım hayat daha kolay olurdu belkide.
"sende iyiki varsın ve bende seni seviyorum. şimdi kapatmam lazım. chan ile şapşal bulduğun oyunlardan oynayacağız."
"herkese selam söyle. görüşürüz." dedim.
"görüşürüz."
ardından da kapanmıştı telefonu. telefonu yanımdakı koltuğa bırakıp kafamı kucağımdaki yastığa gömmüştüm.
"bak bakayım bana." dedi yeonjun çenemi tutarken. omzumu silktim. "hadi güzelim. bak bana." zorla kafamı kaldırdı.
belimden tutup kendine çekerken ben ona tutunup ağlamaya devam etmiştim. bacaklarım kalçasının iki yanından sarkıyordu. elleri saçlarımı okşarken ben rahatladığım için ağlıyordum.
"ağlamak istiyorsan ağla ama kendini harap etme bidaha. ne benim için, ne başkası için. eski için tekrar, tekrar, tekrar özür dilerim." dedi.
"neden öyle davrandın ki?" dedim kafamı kaldırarak.
elleriyle gözümün altındaki yaşları silerken konuştu. "senden uzaklaştığım dönem sana karşı hislerim vardı. ama bunun yanlış olduğunu düşündüm."
"1 yıldır beni seviyorsun ama şimdi mi söylüyorsun." deyip omzuna minik bir yumruk attım."
"kızma bana. yanlış diye düşündüm. arkadaşıma aşık olmamak, ona ihanet etmemek içinde uzaklaştım senden. kendimden nefret ettirmeye çalıştım. ama sonradan seni çok üzdüğümü fark ettim. ve dedimki, ne olursa olsun. çünkü sen arkadaş kalınamayacak kadar güzeldin. hep en sonunda sadece ikimiz kalalım istedim. sen ve ben."
"sen ve ben." diye tekrar ettim. başını salladı. yanağımla dudağımın arasına bir öpücük kondurdu.
"biliyor musun yeonjun? bana çoktan yeni bir kalp verdin bile. ve bu kalp kırılmayacak kadar sağlam." dedim. "bizde kaldığın günler sabaha doğru yaptığın şeyi biliyorum. tüm kirpiklerimi tek tek saymaya çalışırdın. yanlış sayınca kendine kızıp baştan başlardın."
"uyumuyor muydun sen?" diye sorduğunda kafamı salladım.
"ama şimdiden uyarıyorum. senin nazını çekemem. her istediğini yapamam diyorsan hiç öpmeyeceğim. kabul musun?" diye sordum.
cevabım ise dudaklarını benimkilere bastıran yeonjun'du. yavaş yavaş emerken ona karşılık verdim. hız treninde 8. turumu atıyormuş gibi hissettiriyordu bu öpüşme olayı. elini belime sarıp orayı okşadı. bende yanaklarını okşadım. dudaklarını benden ayırdığında nefes nefese konuştu.
"choi soobin, seni sabaha kadar öpeceğim."
final 27 veya 28 galibaaaa
tam birleştiler bu bölümde yaayyy kötü günler bitti şimdi daha kötü günlerde hehehe (saka saka kiyamam)
haam diye ısırmak istiyorum seni bebisim