"yeonjun ne söyleyeceksen söyler misin artık."
sabahtan beri yeonjun'un ağzında bir bakla vardı ama çıkarmıyordu.
"bir şey söylemeyeceğim." dedi omuz silkerek.
"iyi öyle olsun." dedim bende omuz silkerek. benden bir şey saklıyordu.
"soobin, trip atma bana."
"trip atmıyorum yeonjun. sadece bir sorunun varsa söylemeni istiyorum." dedim elimdeki bardakları mutfağa taşıyarak.
"bugün dışarı çıkalım mı? ikimiz han nehrine gidelim." dedi yeonjun peşimden mutfağa gelerek. arkadan bana sarılmış boynumu öpmüştü.
"sana sinirli de kalamıyorum büyü falan mı yaptın bana?" dedim bende ona sarılırken. "gideriz."
"tamam hazırlan hadi." deyip popoma vurdu bi tane. odaya giderken cırladım. "elleme götümü."
odaya varınca dolabımdan rahat bir eşofman altı çıkardım. üstüme çokta kalın olmayan yeonjun'un sweatlerinden giymiştim. ben üstümü giyinirken yeonjun girdi odaya.
"sweatlerimi çalma artıkk." deyip üstündeki tişörtü çıkartıp bir kenara attı. ben ona dil çıkartırken o yarı çıplak vücuduyla bana sarılmıştı. "şaka şaka, al hepsi senin olsun."
göğsüne bi tane vurarak konuştum. "zaten alırken sormuyorum sevgilim. çıplak dolaşma evde."
"hoşuna gitmiyor sanki?" deyip o da benim üstlerimden birini giymişti.
"hiçte gitmiyor."
"aynen aynen."
"çok konuşma bebeğim. hart diye yerim seni." diyip dişlerini gösterdi.
"yavru kedi ısırığından nolacak sanki." deyip omzumu silktim. öyle dememle dişlerini yanaklarıma geçirmişti. çok sert ısırmamıştı. "aah, acıttın." diye bağırıp koluna vurdum bi tane. yanaklarımı büzüp çıkan dudaklarımı öptü.
"gördün yavru kediyi."
$
"burası çok güzel. ohaa." dedim kendimi ağacın dibine atarken. han nehrine ilk gelişim değildi ama yeonjunla ilk gelişimdi.
"sen daha güzelsin."
"ıyy yeonjun. 13 yaşında değilsin." dedim yüzümü buruşturarak. o da kendini yanıma atmış parmaklarını benim yüzüklü parmaklarıma geçirmişti.
"burda seninle olmak o kadar güzelki." dedi bileğimi okşarken.
"uzansana dizime." dedim dizimi patpatlayarak. ellerimizi ayırıp uzandı dizime. siyah saçları dizimde dökülürken ellerimi onların arasına daldırdım. "çok yıpranmış saçların."
"o kadar boyadım önceden. önce mor, sonra gri, sonra mavi, sarı, pembe, kırmızı. çok yıprandı."
"bende bi kere mavi yapmıştım unuttun mu?" diye sordum gülerek.
"tabikide hatırlıyorum. nasıl unutayım mükemmeldin."
"ellerin masmavi olmuştu." deyip kıkırdadım.
"gülme bebiş. eldivenle dolaşmıştım."
banane der gibi omuz silktim.