1 haftanın ardından dolan devamsızlığım sebebiyle gitmek zorunda kalmıştım. yürürken aklımda herkes vardı. arin ve changmin'in yüzlerce sorusu, okulda dik dik bakacak kişiler, yeonjun... aynı zamanda diğerleriyle de görüşmem gerekiyordu.
ve evet yeonjun. haftasonu boyunca bir an olsun yanımdan ayrılmamıştı. sırtında taşı desem sırtında taşırdı. arada bir sıkıştırıp yanağımı öpmesi dışında her şey iyiydi. dudakları kalbime asla iyi gelmiyordu.
ha birde, günlerdir felix'le konuşmayı erteliyordum. bugün eve gidince kendimi sıkıştırıp yapacaktım.
düşüncelerimle geçen otobüs yolculuğunun sonunda okulun önündeydim. büyük kapıdan girmek gözüme biraz korkutucu görünüyordu. bunu geçiren şey ise koşa koşa gelip bana sarılan arin'di. ardındansa changmin.
"seni geberteceğim choi soobin. nasıl yaparsın bunu?" demişti arin bir yandan omzumu pataklarken. changmin saçımı çekmişti.
"durun, dövmeyin beni." dedim. tüm okul bize dönmüştü. "herkes bize bakıyor. sınıfa çıkalım hadi."
çokta yüksek katta olmayan sınıfa vardığımızda sınıftaki birkaç kişi aşağıya inmişti. arin zorla indirmişti desek daha doğru olurdu sanırım. birisi yanıma diğeri önüme otururken beni sıkıştırmışlardı.
"tamam, susun bi. anlatıcam."
"hadii." dedi arin mızmız mızmız.
"felix gitmeden bir gün önce yeonjun bize geldi. geldiğinde de felix yoktu. tartıştık biraz, sonra da şey oldu..." dudaklarımı dişledim.
"ne oldu? söylesene lan. reklam arası gibi." dedi changmin koluma vururken.
"yeonjun beni öptü. öpüştük daha doğrusu." dememle arin elini ağzına kapatmıştı. changmin'de 'ne!?' diye çığlık atmıştı.
"felix bizi az kalsın görüyordu. sonra kovdum ben onu."
"iyi yapmışsın aşkım." dedi arin öpücük atarak.
dün olanları da anlattığımda ikisininde ağzı 5 karış açık kalmıştı.
"lan, yani. ne oldu şimdi?" diye sordu changmin. kafasına bi tane vurdum.
"ne olabilir canım benim. kalbimin kırıklarını tamir edecek işte." dedim.
"tamam salağım diye dövmeyin beni." deyip dudağını büzdü changmin. kafasından tutup kafasını sarılırken saçını okşadım. "kıyamamm."
"choi soobin. müdür seni çağırıyor." diye bağırmıştı kapıdaki tanıdık ses.
"eniştem çağırıyor. koş soobin." deyip göz kırpmıştı arin.
"ne eniştesi gerizekalı?" diyip changmin'in kafasını bırakmıştım.
"kıskandı haberin olsun." dedi changmin kolumu dürterek. hadi canım ben hiç anlamamıştım.
"choi soobin, acele et." diye bağırdı yeonjun.
"dur be sende beş dakika." deyip kalktım yerimden. 2 günlük ilgiden biraz şımarmıştım sanırım. yeonjun'un yanından gittiğimde ona bakmadan müdürün odasına ilerlemiştim.
ardındansa birisi kolumdan çekmiş kendimi boş sınıfta bulmuştum. yeonjun beni kendiyle kapı arasına yaslanıp sarılmıştı.
"yapma şunu, aklım çıkıyor." dedim. zorla kollarımı beline dolatmıştı. kendisi burnunu boynuma bastırmıştı. böyle davrandıkça benim kalbim sızlıyor, karnım takla atıyordu.
"dün akşam git dedin. özledim." dedi burnunu boynumda boynuma sürtüp. gıdıklanıp kıkırdarken o yanağımı öpmüştü. "changmin'le çok yakınsın."
"evet, arkadaşım o benim." dedim omuz silkerek. feci kıskanmıştı.
"sen yinede o kadar yakın olma. kafasına sarılmalar saçını sevmeler falan. gel beni sev boşver." deyip kedi gibi yanağıma sürtünmüştü.
"kedisin resmen ya." deyip saçlarını karıştırdım. "zil çalacak. gideyim."
"sıraya girmeyiz." dedi bana daha çok şırnaşırken.
"yarın bana gelirsin çıkışta. bırakta sıraya gidelim. hoca kızıyo sonra." dedim dudak bükerek.
"niye bugün değilde yarın?"
"bugün arkadaşlarımla buluşmam lazım. yarın olur ancak."
"off peki. öpeyim bari." dedi dudaklarını uzatıp. minnacık bir öpücük kondurup geriye çekildim. "ne güzel öptün? baya doydum şuan."
koluna vurdum bi tane. "dalga geçme benimle."
"geçmem bebeğim."
"bebeğim mi? ben senden uzunum yeonjun."
"olsun bebeksin."
"sende kedisin o zaman."
"meoww~~"
tatlı oldular haaa ^~^
bisey sorucam ufacikk minnacik smut yazmamı ister misiniz smut da degil smutcuk☺☺
YA YA YA SEN BENIM BEBEGIMSIN TAVŞAN🐰🐇