Yirmi Birinci Bölüm : Tanıdık Bir Polis
Kaybolduğumuzu sanıyorlardı, ama yanılıyorlardı. Öldüğümüzü sanıyorlardı, ama yanılıyorlardı. Sendeleyerek, uçsuz bucaksız bir karanlıktan apaydınlık vadiye çıktık. Güneş tepemizde parlıyordu. Buzlar ve karlarla kaplı tüm çevre pırıl pırıldı. Kollarımızı ışığa siper edip, hayretle birbirimize baktık. Alevlerin isinden kararmış, yanık izleriyle kaplanmıştık. Dudaklarımızda kurumuş kan izleri, tenimizde yara ve kesikler vardı. Gözlerimiz sevinçle ışıldarken, gülerek birbirimize dokunduk ve hep birlikte, aşağıya, kasabaya doğru yürümeye başladık. Orada, aşağıda, komşularımız karları eşeleyerek bizi arıyor, polisler nehir yatağını tarıyorlardı. Bizi ilk gören çocuklar oldu ve koşmaya başladılar. Sesleri şaşkınlık ve sevinçle yankılanıyordu: İşte buradalar! Yaşasın, buradalar! Çevremizi sardılar. Bize, sanki cin görmüş ya da düş ürünü garip yaratıklarmışız gibi bakıyorlardı. İşte buradalar! Fısıldaşıyorlardı. Şunlara bakın! Şunların haline bakın!
Evet, işte buradaydık; kaybolan çocuklar sanki bir sihirle dünyaya geri dönmüştü. Fısıldaşıp kıkırdaşan çocuklarla çevrelenmiş, evlerimize doğru yürümeyi sürdürdük. Gülümseyip duruyorduk. Başımızdan geçen onca şeyden sonra böylesine mutluluk içinde yürüyebileceğimiz düşünülebilir miydi? Bazen hiç sonu gelmeyecekmiş gibiydi; sanki hep karanlıkta kalacak, ışığı hiç göremeyecektik.
Hepsi bir oyunla başlamıştı, sonbaharda oynadığımız bir oyunla. Bu oyunu ilk kez saatlerin geri alındığı gün oynamıştım.
Dünya Büyülü Bir Yer - David Almond
❖
Bir hafta önce
(TANRISAL BAKIŞ AÇISI)
Elindeki üstü tozlanmış, kırmızı kadife kapaklı kitaba bakarak yürüyordu. Burada yaşamaya başladığından beri aralarına girmeye çalıştığı bir grup vardı ama onu hiçbir zaman kabul etmiyorlardı.
Grubun başındaki çocuk davranışlarından dolayı okuldan atılmıştı. Diğer beşinin de okulla pek ilgisi olduğu söylenemezdi ama bu ona engel değildi. Yine de aralarına girmek ve arkadaşlığı tatmak istiyordu. Bir yıldır bu kasabadaydı. Okuldaki en gözde öğrencilerden birisiydi ve öğretmeni de onunla ayrı bir şekilde ilgileniyordu.
Ama bunların hiçbiri onun istediği şeyler değildi. O yalnızca, her zaman kasabanın çıkışındaki uçurumda takılan altı çocuktan biri olmak istiyordu.
Adımları birbiri ardına sıralanırken gittikçe kasabadan uzaklaşıyordu. Önündeki minik tepeyi aştığında uçuruma gelecekti. Altı çocuğun yaktıkları ateşin sesini ve gülüşmelerini duyabiliyordu. Yaklaştıkça içini kaplayan heyecan daha da büyüyor ve kontrol edilemez bir hâl alıyordu. Aynı minik bir kıvılcımdan başlayan ama büyüyüp her yeri küle çeviren bir yangın gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To The Break Of Dawn | liskook
Fanfic"Ben bu saatten sonra en azından birkaç günlüğüne bu tarz hiçbir şeyi düşünmeden kendi sorunlarıma odaklanmak istiyorum." Jungkook'un dedikleriyle kaşlarım çatıldığında hızlıca zihnimi yokladım. Ne sorunundan bahsediyordu? Sorup sormamak arasında ka...