Otuz Üçüncü Bölüm: Silinmeyecek İki Harf

120 9 10
                                    

Otuz Üçüncü Bölüm : Silinmeyecek İki Harf

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Otuz Üçüncü Bölüm : Silinmeyecek İki Harf

Köprünün altına geldiğimde ileride arabasına yaslanmış sigarasına içen adamı gördüm. Arabadan indiğimde onun da gözleri bana dönmüş ve sigarasından son bir derin nefes aldıktan sonra yere atıp ayağının ucuyla söndürmüştü. 

"Hem beni çağırıyorsun hem de bekletiyorsun. Hiç misafirperver değilsin Jeon Jungkook." dedi yüzündeki küstah gülümsemesiyle.

"Yeri sen belirledin JW. Biraz uzak bir yer seçmişsin, ne yapayım?" Yang Sunki'den Park Jungsoo'yu aramasını istedikten sonra yeri de JW'nin belirlemesini söylemiştim. Kendini güvende hissedip gelmeliydi çünkü. Ama yine de kabul etmez ya da en azından gerçekten de yalnız gelmez diye düşünmüştüm. Bundan emin olmak için dikkatli bir şekilde etrafı tarayacağım sırada JW ne yapmak istediğimi anlamış olacak ki gülmüştü.

"Tamamen yalnız ve silahsızım Komiser. Beni buraya neden çağırdığını biliyorum çünkü. Zaten gelmeyi kabul etmemin sebebi de bu." Ben onu neden çağırdığımı nasıl bildiğini düşünürken o yaslandığı arabadan ayrılmış ve yanıma gelmişti.

"Fotoğraf, sende değil mi?" Yokluğunu fark etmiş olmalıydı. Şaşırmamıştım, ceketinin cebinde taşıyacak kadar değer verdiği bir şeyin kaybolduğunu fark etmese tuhaf olurdu zaten. 

"Bende." dedim sadece. Yaptığı bütün mimikleri, verdiği tepkileri an be an izleyebilmek için gözümü yüzünden ayırmıyordum. 

"Anlaşılan geri vermeye pek niyetin yok. Ne kadarını biliyorsun peki? Muhtemelen fotoğrafı görünce Chiya'ya gitmişsindir. Gerçekleri benden dinlemek isteyeceğini hiç sanmıyorum çünkü." 

"Bilmem gerektiği kadarını biliyorum diyelim. Asıl önemli olan benim ne kadar bildiğim değil senin bunu başka kimlere söylediğin." dedim konuyu hiç uzatmadan. Onunla görüşmek istememin asıl sebebi buydu zaten, bu soruya cevap bulmak. Kafasında bir şeyleri oturtmuş gibi nefes vermiş ve gülmüştü.

"Ben de benimle neden görüşmek istediğini merak ediyordum. Sebebi buydu demek. Lalisa'nın benim kızım olduğunu kimlerin bildiğini merak ediyorsun." 

"Uzatma da söyle JW." Bu benim için önemliydi. JW her ne kadar yer altının en güçlü adamlarından biri olsa da ondan nefret eden ve sahip olduğu şeylere sahip olmak isteyen çok kişi vardı ve eğer Lisa'yı biliyorlarsa JW'yi vurmak isteyecekleri ilk yer orası olacaktı. 

"Muhtemelen kötü bir insan olduğumu düşünüyorsun, ki bir bakıma öyleyim de ama yine de kendi öz kızımı ya da Chiya'yı tehlikeye atacak bir şey yapmam. Şu ana kadar gerçekleri bilen dört kişi vardı. Chiya ve ben, çoktan ölmüş olan abim ve sağ kolum Jungsoo. Artık sen de biliyorsun. Benim tarafımdan bir şey çıkmaz. Chiya'nın da kimseye söylemeyeceğini adım gibi biliyorum. Kendisi benden saklamak için çok çaba gösterdi de. Şimdi gelelim asıl soruna, senin kimlere söyleyip söylemeyeceğin. Öncelikle o çenesi düşük Park Jimin'e ya da ondan hiç farkı olmayan Jeong Jaehyun'a söylersen zaten herkes öğrenir. Komiser yardımcına ya da diğerine söylersen muhtemelen seni Lisa'ya söylemeye iteceklerdir ve senin de aklın çelinmeye çok müsait olduğundan gidip söylersin. Chung'a ya da Choi'ye zaten söyleyemezsin. Benim gibi bir adamın kızı olmak Lalisa'nın başını yakabilir ve sen de bunun farkındasın. Eğer Lalisa'nın kendisine söylemeyi düşünüyor olsaydın da zaten şu an burada olmazdın. Sonuç olarak aramıza hoş geldin. Bu sırrı sonuna kadar saklamak zorundasın." 

To The Break Of Dawn | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin