Yirmi Sekizinci Bölüm : Sorunum Sensin
(TANRISAL BAKIŞ AÇISI)
Kafasını kaldırıp duvardaki ufak pencereden sızan ay ışığına baktı. Bu, buradaki dördüncü geceleriydi. Bu süreç içerisinde öylece oturup yardım beklemekten başka hiçbir şey yapamamışlardı.
Onları buraya getiren adamlar bu geçen zamanda madendeki eşyalarını ve onların orada olduğunu belli edecek her şeyi toparlamışlardı ancak fark edemedikleri bir şey vardı. Çocuklardan birinin, mağaradan ayrılmadan önce yanlarındaki kitaba bir not yazıp oraya sakladığını hiçbiri görmemişti.
Kafasını tekrar önüne eğdi ve yerdeki toz tabakasına doğru nefesini verdi. Annesi ne hâldeydi acaba? Babasının onun yokluğunu bile fark etmediğinden o kadar emindi ki ama annesi çok ürkek ve naif bir kadındı. Kendisi kaybolduğu için fazlasıyla üzüleceğini ve meraklanacağını biliyordu.
"Heeseung?" Hemen yan tarafında oturan Jungwon'un sesini duyunca daldığı düşüncelerinden sıyrılıp ona döndü. Onun da yüzü toz toprak içinde kalmış, adamların iple bağladığı bilekleri yara olmuştu. Tıpkı diğer çocuklar gibi.
'Efendim' dercesine kafasını salladı ona doğru.
"Sunoo pek iyi görünmüyor." Heeseung kafasını kaldırıp karşı tarafta oturan arkadaşına baktı. Gözlerini kapatmış, başını arkaya yaslamıştı. Aralarında en hassas olan oydu ve olan bunca şeye karşı diğerleri kadar soğukkanlı yaklaşamıyordu.
"Sunoo, iyi misin?" diye seslendi Heeseung. Olanları izleyen Sunghoon da bulunduğu yerde biraz yana doğru kayıp Sunoo'ya yaklaşmıştı.
Sunoo yavaş bir şekilde kafasını salladı aşağı yukarı doğru. Her ne kadar iyi olduğunu söylese de herkes ne gördüğünün farkındaydı. Uzun zamandır aç ve susuz duruyorlardı. Onları kaçıran adamlar uzun aralıklarla gelip su ve yiyecek bir şeyler veriyordu ama bu asla yetecek kadar olmuyordu.
"Yok! Bu böyle olmayacak." dedi Heeseung bir anda. İçeride deli gibi atan kalbinin sesi kulaklarına kadar ulaşıyordu. Fazlasıyla öfkeliydi ve bir o kadar da yorgun. Biliyordu, artık hiçbirinin dayanacak gücü kalmamıştı. Belki de sabırlarının son demlerini kullanıp buradan kendileri kurtulmayı denemelilerdi.
Düşünmeye başladı. Ama zaten dört gündür yaptığı şey de bundan farklı değildi. Arkasını döndü ve duvarın kenarından adamların durduğu yere doğru baktı. Karşılıklı oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Yakın zamanda onları Seul'e götüreceklerdi, duymuştu. Buradaki işlerini öğrendikleri için daha fazla burada kalmayacaklardı. Patronlarının telefonda ne söylediğini de duymuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To The Break Of Dawn | liskook
Hayran Kurgu"Ben bu saatten sonra en azından birkaç günlüğüne bu tarz hiçbir şeyi düşünmeden kendi sorunlarıma odaklanmak istiyorum." Jungkook'un dedikleriyle kaşlarım çatıldığında hızlıca zihnimi yokladım. Ne sorunundan bahsediyordu? Sorup sormamak arasında ka...