13. Bölüm

11.3K 538 142
                                    

Hiç ayrılmak istemeselerde ayrılmışlardı gün aymadan önce. Asaf canı yana yana bırakmıştı onu eve. İkiside diğerini yalnız bırakmak istemiyordu ama Akif'in yalnız kalmaya ihtiyacı vardı.

Asaf'ınsa içi içini yiyordu. Ya çocuk ondan vazgeçtiyse, ya bir daha onu istemezse diye.

Kendi canıda acıyıp duruyordu ama aklı sadece çocukla meşgul olduğu için farkında bile değildi.

Aslında seks yüzünden canı yanmamıştı çocuğun. Sadece Asaf o kadar hızlı içine girmişti ki başı dönmüştü aniden. Kasıklarına da daha önce hiç hissetmediği bir ağrı girince korkmuştu çoçuk. Asaf'ın dur demesine rağmen durmaması dahada korkutmuştu onu.

Deliği her zamankinden fazla acımamıştı ama kasıklarına giden ağrı acıtmıştı canını. Sanki diken gibi batıyormuş gibiydi. Asaf içinden çıkar çıkmaz hafiflemişti buna rağmen çok içerlemişti çocuk Asaf'ın onun canını yakmasına.

Şimdi yatağında uzanırken kalçasındaki ağrıdan dolayı yüz üstü yatıyordu bu seferde kasıklarına yine aynı ağrı çöreklenmişti. Asaf'ın onu kollarının arasına alıp herşeyin geçeceğini söylemesine ihtiyacı vardı.

Aklının içini bir an olsun boş bırakmayan Asaf'ın gölgesi doluştu birden zihnine.
Sırf çoçuğun canını yaktığı için kendine zarar vermesi çok korkutmuştu çocuğu. O kendine vurunca sanki canı kat be kat yanmıştı.

Asaf ne sanmıştı ki? Onu yapmasının acısını dindireceğini mi? Tam tersine Asaf'ın canınının yanması demek çoçuğunda canının acıması demekti. Ayağı acıdığında yüz ifadelerini kontrol edemezken bile çoçuğun minik kalbi acıyla doluyordu onun için.

Gözlerini yumdu hemen Akif. Onun o çaresiz, korku dolu ifadesini unutamıyordu. Yeni yeni dank etmişti çocuğa. Asaf onu kaybetme korkusu yaşamıştı. Onu bırakıp gideceğini düşünmüştü.

Böyle bir şeyi aklına bile getirmezdi ki. Sadece kırılmıştı adama. Kendine vurduğu taş aklına gelince gözlerini sımsıkı yumdu Akif. Ölse unutamazdı o anı.

Yanına gittiğinde onu sıkı sıkı tembihleyecekti bir daha böyle bir şey yapmaması için. ilk sevişirken dur dediğini algılayamamıştı sonra taşı kendine vururkenki bağrışlarını.

Akif söz konusu olduğunda kayış kopuyordu Asaf'ta. Evinde oturmuş kara kara düşünürken saçlarını yoluyordu. Eşinin gelip gelmeyeceği konusu yiyip bitirmişti onu. Acaba hala canı yanıyor muydu, nasıl dur dediğini farkedememişti.

Akif seviştiklerinde hep ağladığı için ayırdına varamamıştı Asaf, yoksa durmaz mıydı hiç. Kasıkları ağııyordu ama bu bile yetmiyordu aklını dağıtmaya. Sabaha kadar gözüne uyku girmedi.

Çocuğu sağ salim görmektan başka bir dileği yoktu. Bir daha asla el sürmeyecekti ona. Sadece ona eskisi gibi gülsün o yeterdi.

Avuçları kaşınıyordu onun yumuşak tenini hissetmek için. Avuç içlerinden öpmek istiyordu. O güzel yüzünü sevmek istiyordu.

İşe gittiğinda bile bu düşünceler vardı aklında.
O kadar dalgındı ki ustasının dediği şeyi bile algılayamamıştı önce.

" Oğlum sana diyorum duymuyor musun?"

" Usta kusura bakma dalmışım. Ne diyordun?"

" Gençten bir oğlan kapıda seni soruyor. Adı Akif miymiş neymiş, bizim öğretmenin oğluydu galiba. Bir bak istersen."

Cümlenin bitmesini bile beklemeden Akif adını duyar duymaz fırlamıştı kapıdan. Ağrıyan ayağını sürükleye sürükleye vardı yarinin yanına.

Ansızın _MPREG- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin