Merhabalar <3
Bir şekilde yazasım olmadığı için perşembe günkü bölümü atmadım ama bir şekilde onu telafi ederiz. Geçen bıraktığım yerden sonra heyecanlı olacağınız bir bölümle geldim. Lütfen bol bol yorum yapıp oy vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar.
Bölüm Şarkısı: Gin Blossoms, Hey Jealousy
BÖLÜM. 10: "SON GÜLEN"
•DOĞUKAN•Ağlamamam gerekiyordu.
Güçlü kalmam, her an saldırıya uğrayabileceğimiz fikri yüzünden tetikte durmam, en kötü ihtimalle onu ne kadar sevdiğimi söylemek için Batıkan'a bir mesaj atmalıydım. Ancak tüm bunların yanısıra deli gibi kahkaha atmak isteyen yanımı da ne bastırabiliyor ne göremezden gelebiliyordum. Trajikomik bir tiyatronun içerisinde sıkışıp kalmış gibiydim.
Eğer gerçekten bir yanım tedirgin olmasaydı Miray'ın gösterdiği her tepkiye saatlerce kahkaha atabilirdim. Karnım çatlayabilir, gülerken ölebilirdim ama yine de kendimi durduramazdım. Mavi gözlerinin kocaman büyüyüşü, ağzından kontrolsüzce savrulan küfürler ve kapım her vurulduğunda sıçrayıp parmaklarını bana geçirişi tek kelimeyle komikti. Ama ben gülemiyordum, ne yazık ki.
"Gitmiş olabilir mi?" diye fısıldadığımda Miray'ın başı göğsümün üzerindeydi. Pencerenin önünde şu bahçe makaslı kızı gördüğünde anlık olarak kucağıma düşmüştü ve şu an ikimizin de korkudan ne yaptığımızı bilmediğine emindim. Onur'la ise telefonları kapatmıştık ancak ilk fırsatta onların odasına kaçacağımızı biliyorlardı.
"Ben bir daha bakmam, yiyorsa sen bak."
"Yok, yemiyor."
Ne kadar onunla sarmaş dolaş oturduğumuzu bilmiyordum ama eminim Miray'a sorsam saniyesi saniyesine beni cevaplardı. O kadar uzun süre dışarıdan başka ses gelmedi ki Miray'ın kafasını göğsümden kaldırırken, "Gitmiştir bence," diyorken gerginliğim daha azdı. Emekleyerek pencerenin yanına gittim ve kafamı hafifçe çıkartarak dışarıya baktım.
Kapımızın önünde kimse yoktu.
Kafamı sağa sola çevirerek etrafa bakınmaya çalıştım ancak görüş açımın girdiği hiçbir yerde onu bulamayınca yavaşça ayağa kalktım. "Yok," derken bir elimi kalkması için yerde oturan sarışına uzattım. "Gel, koşarak Onurların odasına gideceğiz."
Hiç duraksamadan elimi yakaladı ve parmakları elimi sıktı. Bırakmaya niyetli gibi değildi ve doğrusunu söylemek gerekirse onun da varlığı şu an beni rahatlatıyordu. Kapı deliğinden bir kez daha bakarak orada olmadığına emin oldum, ardından yavaşça odanın kilidini açtım. Kapıyı hafifçe aralayıp kafamı dışarıya çıkartmadan önce Miray'ın elini bırakmak zorunda kalmıştım.
Bahçe makaslı kızın orada olmadığına emin olduktan sonra Miray'ın elini yine tutarak odadan dışarıya çıktım, benim yerime odanın anahtarını eline aldığını henüz fark ediyordum. "Kapıyı kapatır kapatmaz koşuyoruz, tamam mı?"
Beni başını sallayarak onayladı ve benim ardımdan odadan çıktı. Tam da konuşulduğu gibi kapıyı örter örtmez koşturmaya başladığımızda, asma koridorda adım seslerimiz yankılanıyordu. Kızın sesini yine duymayı, bize doğru koşturmasını bekledim ancak etrafta görünmüyordu. Yine de Miray hızla on iki numaralı kapıyı çalarken aynı benimki gibi etrafına bakınıp kızın burada olmadığına emin olmaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ DALGALARI ve KUM TANELERİ
Teen Fiction"Tüm gece hüzünlü bir melek gibi burada takılmana izin verecek değilim." Hiç tökezlemeden ayağa kalktı, sol elini koluma yerleştirip beni çekti ve yanında dikilmeme sebep oldu. Boyu en az benimkinden on beş santim daha uzundu. "Hüzünlü bir melek m...