BÖLÜM. 20: "YALANCI"

371 54 63
                                    

Merhabaa <3

Uzuuuuun bir aradan sonra tekrar burada olmak çok güzel. İnfilak adlı hikâyemin finaline odaklanmak istediğim için burayı askıya almak zorunda kalmıştım fakat artık buradayız! Özlediniz mi bizi?

Bölüm Şarkısı; John B, Sweetie Pie

Hepinize keyifli okumalar! Lütfen bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. ☀️

BÖLÜM

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BÖLÜM. 20:  "YALANCI"
•MİRAY•

Gözüme giren keskin gün ışıklarından kurtulmak için üzerimdeki pikeyi yüzüme doğru çektim. Bu şekilde yalnızca birkaç saniye kalmayı başarabildim çünkü dayanılmaz bir sıcaklık vardı. Nefessiz bir şekilde pikeyi aşağı indirip gözlerimi araladım. Gördüğüm ilk şey, deniz dalgalarının kumlara usulca vuruşuydu.

Karavanın üstü uyumak için çok konforlu denemezdi, sol tarafımın tutulduğunu hissedebiliyordum. Bu tutukluktan ve ensemde birikmiş terden kurtulmak için oturduğum yerden doğrulmaya çalıştım ki, bana ait olmayan bir ağırlık dolayısıyla kaldım. Doğukan'ın sol kolu belimden itibaren bana dolanmıştı ve gevşek bir şekilde dursa da oradaki varlığını koruyordu.

Onu uyandırmamaya dikkat ederek kolunu üzerimden çektim, yattığım yerde doğrulup ayaklarımı karavandan aşağıya doğru uzattım. Kollarımı açarak gerinmeye başladığımda, "Günaydın karavan kuşu," diye duyduğum sesle gözleri aşağıya döndü. Gülşin ve Onur, karavan kapısının önünde dün geceden kalma sandalyelere oturmuş ve gözlükleri eşliğinde güneşinin altında oturuyorlardı.

"Günaydın." Sesim çatallı ve boğuk çıktı. "Ne zaman geldiniz?"

"Yarım saat önce. Karavanın kapısı kapalıydı ve siz öğlen olmasına rağmen hâlâ uyuyorsunuz."

"Öğlen mi oldu ya?" Elimle yüzümü sıvazladım ve tek gözümü güneş altında kısarak güneşin konumuna baktım. Eh, neden sıcaktan piştiğimi şimdi daha iyi anlayabilirdim. Yattığımız yer bile güneşten tutuşmaya başlamıştı.

"Anahtar sendeyse versene, piştik burada."

Avuçlarımı gözlerime bastırdıktan bir süre sonra ayaklarımı karavanın üstünde topladım, bedenimi Doğukan'a çevirdim. Ben göğsüne yasladığım sırtımı çektikten sonra sırtüstü uzanmaya başlamıştı bir kolu gözlerini örtüyordu. Uyanık olup olmadığını bilmiyordum ama bu sıcağın altında Gülşin ve Onur'un yaptığı gibi bekleyecek değildim.

Yanına doğru süründükten sonra ceplerinin olduğu şortuna baktım. İşin kötü tarafı her iki tarafta da bir şeyler var gibiydi ve bunun bir kumar olduğu açıkça ortadaydı. Kolayıma geldiği için sağ cebine doğru elimi uzandım ve parmaklarımı usulca içeriye süzdüm. Anahtara ait olan sertliği bulduğumda kumardan başarıyla ayrılmanın verdiği zafer hissi -belki de büyük bir mağlubiyet- üzerimdeydi.

DENİZ DALGALARI ve KUM TANELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin