4.Bölüm [Turuncu]

9 5 0
                                    

              Gün batarken, kepenkler kapanıyor herkes sanayiyi yavaşça terk ediyordu. Kepenklerin kapanırken çıkardığı gürültü, onu rahatsız etse bile meşgul olduğu şey kulaklarını tıkıyordu.  Boya, metal karışımı bir koku her yeri sarmış, burnu çoktandır bu keskin kokuya alışık olduğu için bunu fark etmiyordu. Asla bu şeyi yaparken rahatsız edilmek istemezdi. İlginç ama bu durum onun en büyük tutkusuydu. Televizyonun karşısında yemek yemek, yapmayı sevdiği en iyi etkinlikti onun için. Eli ve boğazı asla boş durmuyor yemek yemeğe hiç ara vermiyordu. Hem yiyor hem de gözlerini televizyondan ayırmıyordu. Televizyon küçük tüplü bir televizyondu. Cızırtılıydı. Daha da ilginç bir şey varsa o da, tamirci olmasına rağmen neden bu televizyonu düzeltmiyordu kimse anlamıyordu. Parası bundan çok daha iyi televizyon almaya yeterdi oysa ki.

             Sokağı bir sessizlik çöktü. Uzaklardan ezan sesi geliyordu. Bunun üzerine televizyonu kapattı parmak uçlarını peçeteye sildi söylemiş olduğu öbür yemek paketine geçti. Kalçaları yavaştan uyuşmaya başlamış, üzerine çöken ağırlık uykusunu getirmişti. Kalçalarını ağrıtan aslında cüssesine göre oldukça küçük olan sandalyesiydi. Güneşin batarken ki son ışıkları dükkanın kapısına vurmuş, kendisini zor aydınlatan lambayı işlevsiz kılmıştı. Ezan bitince televizyonu yağlı ellerle tekrar açtı yine az önceki gibi dikkatle izlemeye başladı. Bir süre sonra içeriye uzun üç tane gölge girdi. Birilerinin geldiğini anlayan Turuncu, sakin bir ses tonuyla gelenlerin yüzüne bile bakmadan seslendi.

"Dükkan kapalı yarın gelin gençler." Kısa sessizliğin ardından gölgeler ona yaklaştı. İçlerinden biri havalı bir şekilde sordu.

"Batı Çelik diye birini arıyorduk ama !?"

"Ne yapacaksınız Batı Çelik'i."

"Alacağımız var!"

Turuncu'nun sinirleri bozulmaya başladı. Yemek yerken konuşmayı hiç sevmezdi, yemeği yarıda kesmek içindeki canavarı uyandırmaya yeterdi. Biraz daha sinirli şekilde yine cevap verdi.

"Tamam ne alacağınız varsa yarın alırsınız kapalıyız kardeşim!"

Şuana kadar yüzlerine hiç bakmadığı adamların bir tanesinden "klik" sesi geldi. Uzun ince gölge kafasına doğru yöneldi. Son lokması boğazında kaldı çünkü zaten bu hamleyi bekliyordu. Ensesine silah dayanmıştı.

"Biz alacağımızı bugü..." Adam cümlesini bitiremeden kendini yemek masasının üstünde buldu. Yemek masası adamın üzerine düşmesiyle ortadan ikiye bölündü. Her yere yemek artıkları saçıldı. Adamın elini kavrayıp önüne doğru omzundan destek alarak masaya fırlatmıştı. Turuncu olağanüstü gücünü yemeklerinin mahvolması pahasına kullanmıştı. Diğer adamların ikisine ona doğru hamle yaptı. Turuncu adamın karnına sert bir diz darbesi indirdi, ceketinden tutarak kenara fırlattı. Üçüncü adam Turuncu'nun biraz önce oturmuş olduğu sandalyeyi Turuncu'nun kapı gibi geniş olan sırtına geçirdi. Sandalye paramparça oldu. Parçalar yemek artıklarına karıştı. Adam, o darbeden sonra ayakta nasıl kaldığına anlam veremediği Turuncu'yu şaşkınlıkla süzdü. Turuncu yavaşça arkasına döndü öfke kokan gözleri, adamın korkulu bakışlarıyla buluştu. 

***

       Haber Siyah'dan gelmişti. Ona saldıracaklarını Siyah söylemişti. Dükkanını sık sık ziyaret eder, Turuncu'ya mutlaka yemek getirirdi. Karga kuruluşundaki en güvendiği insan Siyah'dı. Herkes ona cüssesi ve zekasından ötürü farklı gözle baksa da Siyah her zaman arkadaşça yaklaşmış, etrafına örülü olan güven duvarından geçmişti. Yetimhane de, eğitim okullarında kısacası her yerde ona çeşitli lakaplar takılmış hakkında insanın onurunu yaralayacak sözler söylenmişti. Ayı, gergedan... Beyni küçük , aklı kısa boyu uzun gibi nicesi. Şimdiye göre eskiden günlerini gösterebilecek özgüveni, cesareti de yoktu. Onu bu konuda cesaretlendiren kendine yapılan zorbalık değil Siyah'a yapılan kötülüktü. 

          Yetimhaneye yaşı diğer çocuklara göre çok küçük olan yeni bir çocuk gelmişti. İsmide oldukça tuhaftı. Saçları ismi gibi siyah zayıf ve inceydi. Boş gözlerle, endişeli ama aynı zamanda delici bakışlara sahip kaşları çatık sessiz biriydi. Çocuklar kendi aralarında konuşuyor ve pekte iç açıcı şeyler söylemiyorlardı. Çocuklardan biri dalga geçerek,

"Batı, baksana ! Senin gibi ucubenin biri daha geldi." Kahkaha atarak yanından ayrılan çocuk burada ona en çok zorbalık yapan insandı. Haftalar ayları kovaladı. Alaycı çocuk artık kendine yeni bir hedef bulmuştu. Siyah, ona yapılan tüm korkunç şakalara rağmen boyun eğmiyor bu durum diğer çocukları daha da sinirlendiriyordu. Alaycı çocuk ve arkadaşları şakalarını biraz daha ileri götürmeye karar verdiler. Artık işler çığırından çıkmaya başlamıştı. Can sıkıcı şakaların yerini gerçekten zarar veren şakalar almıştı. Siyah'ın bir kaç kez bu şakalardan kurtulması üzerine iyice deliye dönen alaycı çocuk ve arkadaşları Siyah'a işkence etmek kaidesiyle dövmeye karar verdiler.

Tüm bunlar olurken Siyah'ın geldiği günden bu yana Batı'ya arkadaşlık eden yine Siyah'ın kendisi olmuştu. Bazen yemekhanede, bilerek yemeğine çarpan çocuklar yüzünden aç kalan Batı'ya kendi yemeğini veren Siyah, Batı'nın gözünde giderek daha da değerleşiyordu. Başlarda hedefin artık Siyah olmasına çok sevinmişti çünkü böylelikle ona yapılan bu zulüm biraz olsun azalacaktı. Şimdiyse yürekleri katılaşmış bu çocuklardan farklı olarak sımsıcak bir yürekle ona yardım elini uzatan bu yeni çocuğa, hayranlıkla bakıyordu. 

            Çocukların kurmuş olduğu hain plan tıkır tıkır işliyordu. Siyah çocuklara karşı koymaya çalışsa da gelen her tekme ve yumrukla kendini bir daha yerde buluyordu. Kaşından ve burnundan akan kanlar, kahverengi tozun üstüne düşüyor yeri kanla yıkıyordu. Yemek saatinde, o çocukları ve Siyah'ı yemekhanede göremeyen Batı, giderek daha da endişeleniyordu. Dışarıda yemekhaneye giderken yetimhanenin arka bahçesine kıstırılmış olan zavallı Siyah dayak yemeye devam ediyordu. Çelimsiz vücudu oradan oraya fırlatılıyordu. Alaycı çocuk ayağını yerde yatan Siyah'ın yüzüne bastırarak bağırdı.

"O kadar dayak yedin hiç sesin çıkmadı. Ağlamak nedir bilmez misin sen ha!" Diğer çocuklarda sesler yükseldi.

"Dersleri iyi ya kendini bir şey sanıyor!" Çocuklar gülüşürlerken bir ses yükseldi. Öyle ki bu ses bütün çocukların sesini bastırdı ardından da fırtına öncesindeki derin sessizlik çöktü.

"Bırakın onu!" Bu ses Batı'ya yani gelecekte Turuncu olacak o güçlü iri cüsseli adam aitti.

Çocuklar kısa şokun ardından güldüler ve alaycı çocuk yine aynı alaycı ifadeyle gülerek Batı'yı küçümsedi.

"Sana ne lan şişko. Ne yapacaksın? Bizi mi döveceksin?" 

Bu lafın üzerine gülüşeler daha da şiddetlendi. Kendilerine doğru son hızda koşan Batı'yı bir an için göremediler. Yumruk darbeleri peş peşe indi. Alaycı çocuk yere serildi. Diğer çocuklarda korku ve şaşkınlıkla geri çekildi. Alaycının yüzüne öfkeyle durmadan ardı ardına vuran Batı'yı kimse durdurmuyordu. O kadar dayak yemesine rağmen Siyah'ın yüzü bile alaycının yüzünden daha iyi görünüyordu. Çocuklar dehşete kapılmışlardı. Sonunda bir el Batı'nın kolunu tuttu. Yüzünden ve kolundan kanlar akan bu el Siyah'a aitti. Kandan kıpkırmızı kalmış olan dudaklarında bir tebessüm oluştu, hırıltılı dayak yemekten yorgun düşmüş sesiyle konuştu.

"Dur lütfen." Sinirden gözleri dolmuş biçimde öfkeyle Siyah'a baktı ve alaycıyıyere bıraktı. Batı zincirlerini kırmış ve gerçekten gücünü herkese göstermişti. Bu aslında iyi bir durum değildi çünkü çocuklar arasındaki bu şiddet normal değildi. Alaycıda Batı da yapmamaları gereken kötü şeyler yapmış oldu. O günden sonra Siyah'la Batı'yı yetimhanede kimse rahatsız etmedi. Bir zaman sonra Adnan isimli bir adam onları evlatlık aldı.

***

         Adamların baygın bedenlerini çöp konteynırının yanına bırakan Turuncu, eski anıların canlanmasıyla güldü. O gün gücünün ortaya çıkmasını sağlayan şeyin, ilk defa değer verdiği bir şey karşısında neler yapabileceğini yüreğinde hissetmesiydi. Siyah onun ilk zamandan beri arkadaşı ve yoldaşı olmuştu belki ama yaşadıkları o korkunç olay artık birbirlerini kardeş yapmıştı. 

Şimdi acilen hazırlanması gerekiyordu, kendisinin en çokta arkadaşlarının hayatı tehlikede olabilirdi. İşte bu düşünce Turuncu'nun, savaşmak için geçerli sebebiydi.

BEYAZ KARGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin