5.6.NE GÜN

9 0 0
                                    

Bu sabah uyandığımda hiç olmadığım kadar mutluydum. Okul ile evimiz arasındaki kısa mesafeyi ellerim ceplerimde, ıslık çala çala yürüdüm. Bir defa hava çok güzeldi ki bu dahi başlı başına mutlu olabilmek için bir nedendi ama öğretmenler zili çalıp Zeynep ve Havalı Kerem'in sınıfa birlikte girdiklerini gördüğüm anda tüm mutluluğum buhar oldu uçtu. Yanlış falan görmemiştim ikisi el ele tutuşmuş halde sınıfa girmişti! Zeynep sırasına oturacağı vakit göz göze geldik ve hemen ona gülümsedim ama anında kaşları çatıldı ve hızla önüne dönerek yerine oturdu. Şaşkınlıktan ağzım açık öylece kaldım.

Neler oluyordu? Bu kız hiçbir vakit bana karşı bu şekilde davranmamıştı. Üstelik dün gizli yerimde daha doğrusu artık bizim gizli yerimizde konuştuğumuz onca şeyin üstüne bu davranışlara bir anlam vermek çok zordu. Yoksa dün yaşadıklarımı, gerçekte yaşamadım da hepsi bir rüya mıydı? Ama olmazdı! O kadar gerçek bir rüya görmüş olamazdım. Ya da dün Zeynep ile hakikaten gizli yerimizde oturup konuşmuştuk ama konuşmanın içeriğimi farklıydı? Olumsuz konuşmanın üzerimde yarattığı travmayı kaldıramayan beynim, bana oyun oynamış ve tüm konuşmayı olmasını istediğim şekilde hatırlıyor olabilir miydim? Biraz daha düşünmeye devam edersem beynimdeki bazı kablolar yanacaktı. En iyisi ilk teneffüste Zeynep ile konuşmaktı.

Öğretmenler zili sustuğunda, annem de sınıfımıza girdi. Yoklamasını aldıktan sonra masasından kalktı ve kollarını göğünde kavuşturup düşünceli bir halde sıraların arasında birkaç dakika boyunca sessizce yürüdü. Sınıftaki tek ses, ayakkabı topuklarının çıkardığı tak tak tak sesleriydi. Sonunda tam tahtanın önünde durdu ve sınıfa bakarak:

"Çocuklar, uzun süredir beni düşündüren bir konuda nihayet kararımı verebildim. Bu konu sizi de yakından ilgilendiriyor. Lafı fazla uzatmak istemiyorum. Sizlere bir ara okuduğum üniversiteden ve Haydar Hocadan bahsettiğimi hatırlıyorum. Ona göre herhangi bir öğrenciye zorlama ile bir şey öğretilemezdi. Öğrenci derslerini dinler ve çalışırsa geleceğine yatırım yapmış olurdu. Eğer derslerini umursamaz ise kendisine yapmış olabileceği en büyük kötülüğü yapardı.

Dün akşam uzun uzun düşündüm ve Haydar Hocanın haklı olduğuna karar verdim. Sonra da bir karar aldım. Bundan böyle benim sınavlarımda defter ve kitapların açık olmasını, arkadaşlar arasında gürültü yapılmadan bilgi alışverişinde bulunulmasını serbest bırakacağım. Ayrıca dersi dinlemek ya da dinlememekte size kalmış." Dedi ve kısa süren bir sessizliğin ardından sınıfta kıyamet koptu. Tüm sınıf, annemin bu kararı karşısında bayram havasındaydılar. Maho sırasından kalktı ve dizleri üzerine çöktü. Ellerini ileri uzattı ve secdeye gider gibi yatıp kalkmaya başladı. Bir yandan da:

"Yüce öğretmen." Diyordu.

Sınıftaki bu coşku beni sarmadı. Çünkü bu işte bir terslik vardı. Annemin sınavlara karşı çıkması, koyu Fenerbahçe taraftarı olan babamın, Beşiktaş'lı olması kadar imkânsızdı. Akşam evde bu konuyu mutlaka konuşacaktım. Bu arada Maho işi iyicene abarttı ve sıranın üzerinde duran defterlerini aldı ve parçalamaya başladı:

"Allah, çocuklar kalkın oturmaya mı geldik?" dedi ve defter parçalarını sınıfın üstüne fırlattı. Sonra annem sessizliği sağladı ve dersini anlatmaya başladı ama benim aklım ne derste ne annemin sınavlar hakkındaki kararındaydı. Aklımda sadece Zeynep vardı.

Teneffüs zilinin çalması ile hemen sıramdan kalktım ve Zeynep'in sırasına gittim ama beni gördüğü anda kaşları çatıldı. Ufacık kıllardan meydana gelen iki kaşın bu hareketi, tüm cesaretimi kırmak için yeterli oldu ama merakımı alt etmeye yeterli değildi:

"Zeynep seninle bir dakika konuşa bilir miyiz?"

"Ne münasebet!" dedi ve neden bu şekilde davrandığını soramadan Havalı Kerem geldi. Onu gören Zeynep'in kaşları anında düzeldi ve gülümsedi. Havalı Kerem:

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin