2.1 - MİNÜBÜS

17 2 0
                                    

Okulların kapanmasından sonraki iki hafta da su gibi akıp geçti. Okulda olmadığı için tüm gün boştaydık. Genellikle dışarda oluyorduk ve İstanbul'la doya doya vakit geçiriyorduk.

Bu süre zarfında Ömer ve Mehmet dedelerim, annem ve babam ile bir kere olsun görüşmediler ama benimle bir sorunları yoktu. Eskiden olduğu gibi bir araya geliyor ve eğlenceli vakitler geçiriyorduk. Ninelerimin ise bizimkiler ile bir sorunları yoktu. Dedemlerin evde olmadığı zamanlarda görüşüyorlardı.

Yolculuk için yaptığımız hazırlıkların, yanımızda yalnızca valiz ve çanta götüreceğimiz için tatil hazırlıklarından pek farkı olmadı. Çünkü annem ve babam Yeşilli köyünde öğretmenlere ayrılmış bir ev olup olmadığını bilmediklerini ve küçük köy yerinde kiralık bir ev bulamama ihimallerinin yüksek olduğu için belki de uzun bir süre okulda kalmak zorunda kalacağımızı falan söylüyorlardı ama bence bunlar bizimkiler için yalnızca bahaneydi. Asıl neden başkaydı. Asıl neden olarak sayabileceğim iki ihtimal aklımı meşgul ediyordu.

Birincisi, bizimkilerin kendi ayakları üzerinde durma istekleriydi. Ev eşyaları olarak buradaki lüksü oraya götürmek yerine kendi kazandıkları para ile eşyalar alacaklar ve böylece kendi ayakları üstünde durmuş olacaklardı. İkincisi, evimizin eşyaları Avrupa'nın ünlü marangozlarından çıkma ve küçük bir servet değerinde olduğu için küçük köy yerine uygun gitmeyeceği, dedikoduya falan neden olma ihtimaliydi. Sonuçta bu durum ben mutlu etmişti. Evimizi olduğu gibi bırakmak, bir gün geri döneceğimizi ve asıl yuvamızın burası olduğunu bana hatırlatacaktı. Aynen tatiller gibi...

Bu kendi ayakları üstünde durma istekleri de en çok Fatma ve Hatice ninelerimi rahatsız ediyordu. Üç kuruş para ile gurbet ellere gitmemiz içlerine sinmiyordu. Bu yüzden onları her ziyaret etmemizde bizimkilerin eline para sıkıştırmaya çalışmışlardı ama annem ve babam bu konuda oldukça kararlıydı. Ah dedemler ile küs olmayacaklardı o zaman ben onların kararlığını görürdüm. Dedemler, ninemlere hiç benzemezdi. Öyle kibar olsun sert olsun, onların sözlüğünde kabul etmeme kelimesine yer yoktu.

Hatta dedemler maddi konularda bizimkiler ile görüşmezlerdi. Yalnızca yaparlardı ve annemle babamın boyun eğmekten başka seçenekleri kalmazdı. Eğer şimdi dedemler bizimkiler ile küs olmasalardı, Sivas'tan bir bağlantı bulup ta Yeşilli köyüne gönderirlerdi. Bizim için kalacak bir ikamet adresi bulunursa hemen tadilat ve yenileme işlemine başlanırdı. Eğer kalacak bir ikamet bulunmaz ise hemen inşaata başlanırdı ve biz köye varmadan, evimiz hazır olurdu ama bizimkiler ile dedemler küs olduğundan, Sivas'a olan yolculuğumuz ve sonrasında yalnızca Milli Eğitim Bakanlığının yol ödeneği ile başımızın çaresine bakacaktık. Bu yüzden annem ile babam çok hevesli ve mutlulardı. Eh bu durum beni de heyecanlandırmadı desem yalan olurdu.

Beni heyecanlandıran başka bir konuda trendi. Ne var yani diyenleri duyar gibiydim ama ömrümde ilk defa trene binecektim nasıl heyecanlanmazdım. Kim bilir nasıl olacaktı? Sonunda harekete geçmiştik ve bu bana iyi gelmişti. Şimdi bu tayin işinden dolayı heyecan, heves, sevinç duyan yanımın zamanıydı. Artık üzüntü, keder, endişe duyan yanım ikinci planda sesini duyurmaya çabalayacaktı ama bu konuda da oldukça başarılıydı. En büyük silahı da dedem ve ninemler oluyordu ama artık Sivas haberini aldığım ilk günler gibi değildim. Artık beni boğan kötü psikolojiden daha çabuk sıyrılabiliyordum.

***

Trenimizin kalkacağı sabahın bir öncesi sabahı erkeden uyandık. Çünkü evimizi bugün terk edecektik ve tren sabahı yerine birgün önceden evimizi terk etmek istememizin haklı sebepleri vardı. Öncelikle birkaç saat sonra evimizin elektriği ile suyunun kesik olacak olmasıydı. İşte evimizin kapısı da çarptı; Babam elektrik ve suyu kestirmek için evden çıkmıştı. Trenimiz ertesi gün erkenden kalkacağı ve sabahın erken saatlerinde resmi daireler kapalı olacağı için bir gün öncesinden bu işleri halletmek gerekiyordu. Ayrıca evimizden trenin kalkacağı Haydarpaşa garına gitmekte uzun sürdüğü için bu geceyi gara yakın bir otel odasında geçirecektik.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin