3.18.BÖLÜM-HASTA ZİYARETİ

8 0 0
                                    

Sado'nun Muhtarı poposundan vurmasının üzerinden tam bir buçuk hafta geride kalmıştı ama Muhtar hala iyileşememişti. Aslında aldığı yara önemli bir şey değilmiş ama muhtar poposundaki yaraya mikrop kaptırınca yara iltihaplamış ve kasabadaki hastaneye yatırmışlar. Son bir haftadır hastane de yatan muhtarımız taburcu olmuştu ve dün akşam kasabadan babam ve Doktor Ahmet onu evine getirmişlerdi.

Bugün ailecek muhtarın ziyaretine gidecektik ama benim hiç gidesim yoktu. Çünkü vurulduğu gün muhtarı sağlık ocağına Hacı, Maho ve ben götürmüştük. Eğer Doktor Ahmet muhtara bizden bahsetmişse biraz sonra gerçekleşecek ziyaretimizde muhtar beni görünce annem ve babama, kendisini sağlık ocağına getirdiğimizden bahsetme ihtimali oldukça yüksekti. Böylece hasta olduğum için koyduğu bir haftalık bahçeden çıkma yasağını deldiğimi annemde öğrenmiş olacaktı. Hem bu yüzden hem de muhtarın o hale gelmesinde benimde katkım olduğu için huzursuz olduğum için bu hasta ziyaretine gitmek istemedim ama annem ayıp olacağını söyleyerek elime kolonya ile saklama kabı içerisindeki dolmaları tutuşturdu ve önüne kattı. Muhtarın evine vardığımızda kapısı açıktı. Babam kapıdan:

"Muhtarım, öğretmenler geldi. Müsaitsen girelim mi?" diye seslendi. Muhtarın sesi duyuldu:

"Hoş gelmişsiniz. Buyurun buyurun, salondayım."

Muhtar salondaki sedirlerin birinin üstünde, yüzüstü yatıyordu ve üzerindeki battaniye hafif yana kaydığı için poposu görünüyordu. Poposu tamamen sargılar içindeydi. Bakışlarımız istemsiz olarak oraya kaydığı için kaşları çatılan muhtar, hızla örtüyü üzerine çekti. Kolonya ile sarmayı, başucundaki sehpaya bıraktım. Geçmiş olsun için gelenlerin oturması için sedirin karşısına 5-6 tane sandalye yerleştirilmişti. Bunların üzerine oturduk. Babam, annem ve ben, sırayla geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Muhtar:

"Valla ne iyi ettiniz. La çok sevindim sizleri gördüğüme," Annem:

"Gece yarısına kadar uğraştım, size dolma yaptım. Afiyetle yersiniz."

"Allah razı olsun kızım, ellerin dert görmesin. Hiç zahmet etmeseydin. Sağlığınız, sıhhatiniz nasıl?" Bizimkiler aynı anda:

"Sağ olun." Dediler ve yine aynı anda:

"Sizler nasılsınız?" diye sordular. Muhtar iyi olduğunu söyledi. Sonra bana dönerek:

"Ali oğlum, sen nasılsın? Süt sağmayı öğrenebildin mi?"

"Sağ olun Muhtar Amca, iyiyim. Süt sağmayı da öğrendim. Artık beş dakika olmadan bir kovayı doldura biliyorum." dedim. Bir süre daha havadan sudan konuşulduktan sonra babam:

"Muhtarım, bu yaralanma işi nasıl oldu?" diye sordu. Muhtarın kaşları anında çatıldı. Uzandığı yerde huzursuzca kımıldandı ve öfkeyle:

"La gavat Sado" dedi ve sustu. Bir iki öksürdükten sonra:

"Sado'da nereden çıktı be, ahhh, acıdan kafam garıştı. Şey nasıl olmuştu yahu, he durun buldum, ıııı yani hatırladım. O gün bağda bir işim vardı. Hallettikten sonra eşeğin sırtında geri dönerken, yerde parlak bir şey gördüm. Eşeği durdurdum. Üzerinden inmeden, eğilerek bakarken bir patlama sesi duydum ve götüm, ııı yani popomda bir acı hissettim ki sormayın. Gözlerim karardı. Oracıkta eşeğin üstüne bayılmışım. La eşekte beni o halde götürürken köyün çocukları beni bulmuş, sağlık ocağına götürmüşler." dedi.

Köyün çocukları kısmına geldiği zaman kalp atışlarım hızlandı ve oturduğum yerde dikleştim ama muhtar devam eden konuşmasında artık bu çocuklardan hiç bahsetmedi. Bizimkilerde sormadı. Zaten niye soracaklardı. Çocukların kim olduğu, onlar için ne fark ederdi. Sonuçta köyün hayırsever çocuklarıydı. Bu arada Muhtarında kendisini sağlık ocağına getiren çocukları önemsemediğini de anladım. Demek ki Doktor Ahmet'e bu çocukların kim olduğunu hiç sormamıştı. O vakit rahatladım. Bu arada acemice uydurulmuş hikâyesi biten muhtar, sustu. Annem:

"Seni kim neden vurur ki muhtar, jandarmaya gittiniz mi? "

Yatağında kıpırdandı. Kaşları çatıldı. Yüzü, hafiften seğirtti. Ağzını şapırdattı. Telaş belirtileri gösteren muhtar:

"Jandarmaya falan gerek yok hocam, şimdi ifade falan bir sürü uğraşacağız, o kadar zahmete değmez. Hem bir şey de bulamazlar nasıl olsa, mutlaka acemi avcılardan biridir. Tavşan vuracağım derken, beni vurmuştur. Sonra da korkudan kaçmıştır."

Böylece yaralanma konusu kapanmış oldu. Muhtarın yüz ifadesinden konun kapanmasına sevindiği anlaşılıyordu. Bende muhtarlar aynı haldeydim. Çünkü o gün bahçeden çıkmayla kalmayıp, ta köyün bir ucuna gittiğim açığa çıksaydı, annem bu defa bir ay evden dışarı çıkmama müsaade etmezdi. Daha da kötüsü annemin güvenini kaybetmiş olurdum.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin