"Ceketin içine ne giydin sen?"
"Hiçbir şey?"
Elini ceketin düğmesine atmış bir tanesini açmıştı. Jisung ise bu sefer sadece sessizce izliyordu. Minho açtığı düğmeden içeri doğru bakıp gülümsedi. "Üşümüyor musun?" Olumsuz anlamda kafa salladı. "Üşümüyorum." Kafasını aşağı yukarı salladı ve odak noktasını tekrar Jisung'un gözlerine çevirdi.
"Kalk gidelim."
Jisung sadece kafa sallayabildi. Minho yerinde doğrulduğunda Jisung ayağa kalkmıştı bile. Minho elini sessizce Jisunga doğru uzattı. Uzattığı ele bir müddet bakmış yavaşça kavramıştı. Kavraması ile koltuğa çekilmesi bir oldu. Jisung yatar pozisyondaydı şimdi de.
"Gene tuzağına düştüm."
"Memnun değil misin?"
"Memnunum."
Jisung bir müddet üstünde duran bedeni inceledi. Minho sadece Jisung'u izliyordu. "Ee böyle bakışacak mıyız?" Minho duyduğu şey ile biraz kıkırdadı. "Ne yapmak istiyorsun?"
Omuz silkti Jisung. İçi içini yiyordu. Kendinde bu cesareti nasıl bulduğunu düşünüyordu. Minhonun gözü tekrar Jisung'un ceketine kaydığında elini yavaşça cekete yöneltti. Ama Jisung'un eli onu durdurmuştu.
"Benimle odaya gelirsen belki. Burası biraz tehlikeli."
Minho pişkin pişkin konuşan bedene baktı. "Kabul." Jisung'un üstünden hafifçe kalktı ve gülümsedi.
Öhm ⚠️⚠️🤼♂️
Şuan odamda Minho ile beraberdim. Olacakları tahmin edebiliyordum. Odanın kapısını yavaşça kapatıp kilidini çevirdim. Minho ise odada geziniyordu. Perdeyi çekmek için cama doğru ilerledim. Yavaşça tüllerimi çekip minik masanın üstünde duran lambayı açtım.
Minho ise gezinmeyi bırakmış yatağıma oturmuş etrafa bakınıyordu. Yanına doğru ilerleyip plak çalarda zaten çalıyor olan ama benim durduğum plak çaların tuşuna bastım.
Yanına doğru oturduğumda içim içimi tam anlamı ile yiyor diyebilirdim. İçimde bir sürüngen her yere bütün hücrelerime kadar beni yiyip bitiriyor gibi hissediyordum.
Minho ile ufak bir göz göze gelmemiz bile beni böyle delirtiyorken ne yapacağımı bilmeyecek haldeydim şuan.
Minhoya doğru döndüğümde ellerimi bir cesaretle çenesi ve boynu arasındaki kemiğe dayadım. Bana bakmasını sağlamış olan bu hareketim yüzünden hafifçe gülümsedi.
Öne doğru uzanmış dudaklarına minik bir öpücük bırakmıştım. Bu hareket bugün buradaki her şeyi değiştirecekti. Geri çekildiğimde Minhonun yüzünde oluşan o tepki daha fazlasını istediğini belli ediyordu. Belimi kavradığı gibi kucağına çekmiş olması hakimiyetin bana geçeceğinin göstergesiydi.
Kucağına geldiğimde dudaklarını araladı. "Beni arzuluyorsun, seni arzuluyorum." Bu fısıltılı sözleri simdiden içimde bir şeyler uyandırmıştı bile. Kucağında iyice yerleşip elimi saçlarına attım. Kulağına yaklaşıp fısıldamam ile titrediğini fark ettim.
"Evet yüzbaşı Minho." Kulaklarına hafifçe dilimi sürtüp tekrardan fısıldadım. "Seni arzuluyorum." Omzuna uyguladığım baskı ile onu yatağa itmiş bulundum.
Kucağına tekrar yerleşip yüzüne doğru eğildim. Hafif iri gözleri, pembe dudakları. Karanlık vurunca ayrı bir güzeldi. Loş bir ışığımız ve plak çalarda çalan güzel bir şarkımız vardı.
Ensemden kavradığı gibi dudaklarımızı birleştirdi. Hakimiyetimin buraya kadar olduğunu düşündürten hareket beni çok bekletmeden gelmişti. Belimden kavradığı gibi beni altına aldı. Sırtım yatak ile buluştuğunda minik bir inilti verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1987 -Minsung
Humor"Yüzbaşı, sen ağlıyon." Birbirleri ile iyi anlaşamayan iki yeni yüzbaşı ve onların arasını yapmaya çalışan iki asker. Fic eski bir fic cringe sahneler için özür dileriz :(