ON İKİ

556 46 22
                                    

"Ben de geliyorum."

"Matt burada ne işin var?" Diye sertçe ona döndüm. Beni mi takip etmişti. Bir tane akıllı yoktu ki etrafımda.

"Seni oraya tek başına göndermeyeceğim Beth." Dedi bana. Ben korunmaya ihtiyaç bir insan değildim. Kendi kendime yeten bir kadındım.

"Korunmaya ihtiyacım yok Matt. Nereye gittiğimi bile bilmiyorsun."

"Tahmin etmek zor değil. Kendini ölüme atıyorsun." Neden bu kadar abartıyordu anlamıyordum.

"Abartma Matt. Eğer bu iş çözülmezse insanlar taşlaşmaya devam edecek. Belki de ölecek." Dedim.

"Tamam birlikte çözelim işte şu işi." Dedi ve bir şey dememe izin vermeden önüme geçti. Harry de itiraz etmemiş onunla önden atlamışlardı. Atlamışlardır falan ama aşağı doğru düşerkenki çığlıkları tüm tuvaleti sarmıştı.

"Yaşıyor musunuz?" Diye seslendim arkalarından. Salaklar hemen atlamışlardı.

"Gel hadi Beth." Diye seslendiler aşağıdan. Mecbur atlayacaktım.

Gözlerimi kapayarak kendimi karanlık deliğin içine doğru attım. Çığlıklarımla beraber aşağı düştüğümde etrafımızda bir sürü kemik vardı.

"Bu ne ya?" Dedim isyan ederek. Matteo'nun yardımı ile ayağa kalktığımda etrafıma iğrenerek bakıyordum.

"Hadi Elizabeth vakit kaybetmeyelim." Dedi Harry önümüze açılan tünelden içeri girdiğinde.

"Burada ne bulmayı planlıyoruz tam olarak?" Diye sordu Matteo.

"İnan ol hiç bilmiyorum ama her ne ise artık bitmesi gerek." Dedim adımlarımı sert atarak.

Girdiğimiz tünel su ile doluydu. Su bileklerimize kadar geliyordu neredeyse.

"Burası ne kadar iğrenç bir yer." Dedim iğrenerek. Gerçekten çok pis bir yerdi. Üstelik kötü kokuyordu.

"Buraya hiç gelmeyecektik Beth." Dedi Matteo bana bakarak. İlerlemeyi kesip ona döndüm.

"Neden anlamıyorsun Matt? Bir sürü insan neredeyse ölümle burun buruna geliyor hem de benim yüzümden." Dedim hafifçe bağırarak.

"Bunun seninle ne ilgisi var anlamıyorum." Dedi o da sesini yükselterek. "Söyle neden sana kaldı suç? Çok saçma."

Nedenini ona bu şekilde söyleyemezdim. Harry varken üstelik. Matteo'ya güveniyordum ama Harry'i tanımıyordum bile nasıl güvenebilirdim ki?

"Bir an önce halledelim şu işi." Diyerek yürümeye devam ettim.

"Sen benim her şeyimi biliyorsun ama ben daha bunu bile öğrenemiyorum. Ne harika ama." Matteo arkamdan söylene söylene geliyor Harry ise benim gibi sessizce ilerliyordu. Anlamsız bir ekip olmuştuk.

Biz yürüdükçe sanki enerjim sömürülüyormuş gibi hissediyordum. Vücudumda olan güç sanki emiliyor gibiydi. Kuvvetimi kaybetmiş duruma geliyordum.

"Sizin de başınız dönüyor mu?" Diye sordum zorla. Başım dönmeye sanki yürüdüğümüz yol sallanmaya başlamıştı.

"Hayır." Dedi Harry keskin bir tonla. Gözleri benim yerime yürüdüğümüz yolun çıktığı kapıdaydı.

"Sen iyi misin Beth?" Dedi Matteo yanıma yaklaşarak. Şu anda yorgunluktan başka hiçbir şey hissedemiyordum.

"İyiyim sanırım. Bir an başım döndü. Geçer." Dedim.

"Bak geri dön Sen. Bir şekilde yolunu buluruz biz." Dedi ısrarla. Bu ısrarının nedenini bir türlü anlamıyordum.

"Hayır dedim Matt. Bu iş bugün burada çözülecek." Diye sinirle konuşup kapıyla ilgilenen Harry'e yaklaştım.

OBLİVİATE | Draco Malfoy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin