ON YEDİ

476 42 39
                                    

"Gün ışığım."

Zaman durmuştu. Kalbim durmuştu. Nefesim kesilmişti. Ne tepki vereceğimi şaşırmıştım. Tüm dünyam yıkılmıştı ve bir ses bunu toplamaya yetiyordu belki de ama buna izin veremez kırgınlığımı hafife alamazdım. Kalbim paramparçaydı.

"Anne." Dedim önce. Kapıyı açan ve Karşımda duran anneme bakarak.

"Güzel kızım. Hoşgeldin." Dedi beni kolları arasına alarak. Ona sarılmak istiyordum ama anneme de kırgındım. Kalbini kırmak istemediğim için ben de ona sarıldım ama sıkı sıkı kokusunu ala ala değildi. İçimdeki özlemi kırgınlığım bastırıyordu. Bastırmak zorundaydı.

Ondan ayrılarak içeriye geçtim ve babam... Koltuğa uzanmış halde yorgun gözleriyle bana bakıyordu. İçimde bir şeyler kopuyor zihnimde çığlıklar yankılanıyordu. Onun bu hali canımı çok yakıyordu.

"Hoş geldin gün ışığım." Dedi zorla. Konuşurken bile canının yandığı belliydi. Cevap veremedim sanki o an. Dilim tekrar Lal oldu.

"Ne oldu güzel kızım?" Dedi annem.

"Gelemez miyim evime?" Dedim sertçe. Sertçe çıkışmamın anlamı var mıydı? Vardı.

"Gelebilirsin tabiki o nasıl soru. Şaşırdım sadece. Dönem ortasında."

"Baba-" durdum. Kalbim acıdı sanki. "Profesör Snape bahsetti. Gelmek istedim." Dedim ona dönerek. Gülümsedi burukça.

"Bir sorun yok. Kalbimdeki ufak bir sıkıntı. Halloldu. Dinleniyorum şimdilik." Dedi Babam. İçim nasıl acıyordu anlatması mümkün değildi. Bu acıyı hiçbir sözcük dile getiremezdi. Bu hali beni üzüyordu. Ufak bir sorun olmadığı belliydi. İlk defa onu böyle görmüştüm. En büyük hastalıkta bile belli etmez güçlü gözükürdü hep bize.

Sustum. Bir şey demedim ve anneme baktım. Yalnız kalmak istediğimi anlamasını istedim. Anlasın ve gitsin. Artık çözmem gereken bir şey vardı.

"Ben içecek bir şeyler hazırlayayım." Dedi annem anlayarak ve yanımızdan hızla ayrıldı.

Babama baktım. O bana baktı. Uzun bir süre ne kadar bilmiyorum sadece bakışmıştık. Sanki sözler yerine susarak anlaşmaya çalışıyorduk. Bir şeyler anlatıyordu ama benim sözlere onun sözlerine ihtiyacım vardı.

"Elizabeth..." dedi sakince. Gözlerini yumdu birkaç saniye sonra tekrar açtı. "Özür dilerim." Dedi.

"Tam olarak ne için?" Diye sordum.

"Bu şekilde öğrendiğin için. Daha önce söylemem gerekiyordu." Dedi.

"Bak-" dedim ama sözümü kesti.

"Bi dakika müsade et bana. Sonra ne istersen söyle bana." Ben de sustum. "Kim ne derse desin ne konuşulursa konuşulsun sen benim kızımsın, gün ışığımsın. Benimle konuşma gerekirse ama ben senin için tüm dünyayı yakmaya hazırım." Duraksadı ve derince bir nefes aldı. "Annenle tanıştığımız andan seni ilk kucağıma aldığım ana ve bu ana kadar sen hep benim kalbimdeydin. Kan bağını önemsemiyorum Ben Elizabeth. Ben sana can bağıyla bağlıyım. Sen canımsın benim. Tüm dünyamsın. Benim hala küçük bebeğimsin sen. Jessica da sen de benim kızımsınız." Dedi ve sustu.

Her bir kelimesi kalbime birer cam parçası misali saplanıyordu.

"Benim sorunum biyolojik babam olmaman değil sanırım. Biyolojik babamın bir katil olması." Duraksadım. "Ben bilmiyorum. Çabucak kabulleneceğim bir gerçek değil bu ve sanırım Jessica'nın da değil. Olanlardan çok onun söyledikleri acıttı canımı." Dedim. Gözlerim dolmuştu. Her şeye ağlama artık Elizabeth.

OBLİVİATE | Draco Malfoy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin