YİRMİ ÜÇ

222 19 1
                                    

Nasılsınız canlarım?

zor günleri geride bıraktım belki bu bir bahane değil sizler için ama anlayış gösterdiğiniz için teşekkür ederim.

2 HAFTA SONRA:

"İyi ki doğdun Mattheo." çığlıklarımla önümde olan Mattheo'nun sırtına atlamıştım. "Bir yaş daha büyüdün ama hala küçük bir bebeksin." kahkahalarla Slytherin ortak salonunda bağırıyordum.

"İner misin aşağıya." oda yarım yamalak gülüşle bunu söylemişti ama pek mutlu görünmüyordu.

"Neden mutsuzsun bugün yaş günün Matt." dedim heyecanla.

"Neden mutlu olayım Beth. Dünyanın en kötü insanının yediği bok sonucu doğan biriyim. İstenmeyen biriyim." dedi.

Kalbim paramparça olmuştu. Bu yaşadığı bir gerçek olsa da böyle bir şeyi aklından silmeliydim. Artık onu isteyen biri vardı. Yani ben. Onun ailesi bendim. Ve birkaç gün önce mektup yazdığım ailem. Yılbaşını Hogwarts'ta geçirmek istediğimiz için Matt'in doğum gününde arkadaşlarımı bize götürmek istiyordum. Aileme ise Matt'i sıcak karşılamalarını ona aile şefkati göstermelerini istemiştim. Emindim annem itiraz etmişti ama babasından dolayı sevmediği çocuğun babası kendi kızının da biyolojik babasıydı. Bu yüzden bu bir engel olmamalıydı. Zaten babam benim gönlümü almak için her şeyi yapmaya hazırlardı. Jessica'yı da geçen haftanın içinde gelip almışlar ve yeni okula götürmüşlerdi. Bu hafta o yüzden evde olmayacaktı. Bu benim için bir avantajdı. Onunla bir süre daha muhatap olmak istemiyordum.

Veronica ve Vanessa gelmek istememişlerdi Blaise gelir diye. Blaise Ginny ile geçirecekti haftayı o yüzden gelemiyordu. Sadece Andrew, Kennedy ve sevgilim gelebiliyordu. Kennedy de kardeşimin Matt olduğunu bilmediği için biraz zor olacaktı ama ben herkesin gelmesini göze almıştım nede olsa. Kennedy de çok sorgulayacak birisi değildi zaten.

"Matt bir daha böyle düşünürsen seni mahvederim. Duydun mu beni? Artık ben varım yanında ve sen benim için çok değerlisin." dedim. "Üsttelik annemler senin için hazırlık yaptı. Bu günü beniimle birlikte geçirmek zorundasın." diye ekledim.

"öyle olmuyor işte Beth. Hem Astoria ve Pansy de plan yapmıştı." Cümlesinin içinde geçen isimler sinirlenmeme yol açmıştı. 2 hafta önceki planları kulağıma dolmuştu. Bunu kimseye hala söylememiştim çünkü kendileri görmeliydi. Ama Matt'in onları tercih etmesine tahammül edemiyordum.

"Bugün mü. Tek gecelik gideceğiz zaten." duraksadım. "Zorlamayacağım ne yapmak istiyorsan yapabilirsin." dedim. Moralim bozulmuştu.

"Yarına ertelerim sorun yok. Tek gece gidip geleceğiz zaten." dedi. Yüzümü alan gülümsemeyle ona sarıldım.

"2 saat içinde hazır ol Matt. Bahçeye gel anahtarla gideceğiz." dedim. Başıyla onaylamakla yetindi.

Onunla vedalaştıktan sonra koşar adımlarla bahçeye çıktım. Bugün sevgilimin Antrenmanı vardı. Ona Matt'e planımızı anlatıp geleceğimi söylemiştim. Umarım geç kalmamışımdır.

Adımların sahanın kenarındaki açık alanda durduğunda Draco hala antrenman yapıyordu. Bir süre onu izlemekle geçirdim ta ki yanımda biri belirene kadar.

"Elizabeth nasılsın?" dedi ses. Sese döndüğümde bunun Harry olduğunu gördüm.

"Harry. İyiyim sen nasılsın?" Ona gülümseyerek söylemiştim. Onu o geceden sonra çok az görmüştüm.

"İyiyim. Seni gördüğüme sevindim." dedi ve duraksadı. "Malfoy'u mu bekliyorsun." diye sordu.

Kollarımı önümde birleştirdim ve kafamı salladım. Tam o sırada Dracolar da antrenmanı bitirmişlerdi.

OBLİVİATE | Draco Malfoy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin